Ana SayfaGüvenlik HaberleriAlman polisi içindeki "Neonazi skandalının örtbas edilmesine" tepki

Alman polisi içindeki “Neonazi skandalının örtbas edilmesine” tepki

Anadolu Ajansının (AA) sorularını yanıtlayan Seda Başay Yıldız, “NSU 2.0” imzasıyla gönderilen tehdit mesajlarında, gizli adres bilgilerinin, ailesiyle ilgili detaylı bilgilerin yer aldığını belirtti. Bunların sadece Frankfurt polisinde olduğunu anlatan Başay Yıldız, tehdit mesajlarının arkasında da bu bilgileri elde eden aşırı sağcı polislerin bulunduğunu tahmin ettiklerini kaydetti.

Alman makamlarının, bu polisleri yargı önüne çıkarmayarak “skandalı örtbas etmeye çalıştığını” dile getiren Başay Yıldız, buna tepki gösterdi. Başay Yıldız, “Ailemle ve adresimle ilgili bilgiler, 2018’de Frankfurt’taki polis karakolundaki bilgisayarda soruşturulmuş. Bunun ardından bana ve aileme ölüm tehditleri içeren mesajlar gönderilmeye başlandı. Burada 2018’de 5 polis memuru, aşırı sağcı sohbet gruplarındaki paylaşımları nedeniyle görevlerinden alındı ancak bugüne kadar bunların hiçbiri mahkemeye çıkarılmadı.” dedi.

Savcıların, “NSU 2.0” tehdit mektuplarının arkasında tek bir kişinin bulunduğunu iddia ettiğini, halen yargılanan aşırı sağcı Alexander Horst M’nin bu bilgilere tek başına ulaşmasının mümkün olmadığını vurgulayan Başay Yıldız, şunları kaydetti:

“Bana gönderilen ilk tehdit mesajının, aslında bilgilerimi karakoldaki bilgisayarda soruşturan polisten geldiğine inanıyoruz. Zaten aşırı sağcı görüşleriyle bilinen birisiymiş. Mahkemede bu polisin de sanık sandalyesinde oturması gerekiyordu. Savcılık bunu yapmak istemedi, hangi sebepten, bunu bilemiyorum.”

Soruşturmada elde edilen bilgilerin, polis karakolunda kişisel verilerinin soruşturulmasından yalnızca 90 dakika sonra, kendisine tehdit mesajının faks yoluyla gönderildiğini ortaya koyduğunu anlatan Başay Yıldız, bunun da “tehditlerin arkasında aşırı sağcı polislerin olduğunu” gösterdiğini söyledi.

Avukat Başay Yıldız, ilk tehditlerin ardından ikametini değiştirdiğini, Neonazilerin bu kez gizli tutulan yeni adresini belirterek tehdit mesajları gönderdiğini kaydetti.

Hessen Eyaleti İçişleri Bakanı Peter Beuth’un, skandalın üzerine yeterince gitmemesine tepkisini dile getiren Başay Yıldız, “Adresim polis tarafından yayıldı. Ondan dolayı da ciddi bir tehlikeyle karşılaştık. Hakikaten birisi belki evimize gelebilirdi. Benim çocuğum tehdit edildi. 2 yaşındaki, o zaman 20 aylık olan kızım tehdit edildi. Hessen eyaletinin İçişleri Bakanı diyor ki ‘Bu bir polis skandalı değil.’ Peki bu polis skandalı değilse nedir?” ifadelerini kullandı.

Frankfurt’ta çok sayıda polisin aşırı sağcı sohbet gruplarında yer aldığının ortaya çıktığını belirten Başay Yıldız, bu gruplarda Neonazi içeriklerin paylaşıldığını, bunların suç olduğunu vurguladı.

Başay Yıldız, etkili bir soruşturma yapılmamasını eleştirerek, şunları söyledi:

“Bu polisler 4 seneden beri görevden alınmış, hala mahkemeye çıkarılmadı. Bunların chat grubunda işledikleri de suç, bana yapılan tehditleri bir yana bırakın. Savcılık hala bunları mahkemeye çıkarmamış. Ne kadar ciddiye aldıklarını buradan görüyorsunuz zaten.”

Alman makamlarının geçmişte yaşanan ırkçı olaylardan, NSU skandalından “yeterince ders çıkarmadığını”, Almanya’da “kurumsal ırkçılığın” ciddi bir problem olmaya devam ettiğini anlatan Başay Yıldız, tepkisini şu sözlerle dile getirdi:

“Ben Türk kökenli bir avukatım. Benim çocuğum da Türk kökenli. Tehditler bizim gibilere olduğu zaman fazla ciddiye alınmıyor. Ama siz bakın bakalım bir bakan ya da Alman kökenli birisi tehdit edilseydi, polis tarafından bilgileri yayılsaydı, o zaman ne olurdu?”

Hessen eyaletinde aşırı sağın, Neonazilerin çok ciddi bir tehlike olduğuna dikkati çeken Başay Yıldız, bu nedenle kendisinin ve ailesinin güvenliği için çok dikkatli hareket ettiğini sözlerine ekledi.

Seda Başay Yıldız, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesinde 2013-2018’de görülen NSU davasında, Neonazi terör örgütü tarafından öldürülen Enver Şimşek’in ailesinin avukatlığını yapmıştı.

NSU’nun geçmişi

Almanya’da 2000-2007’de 8 Türk vatandaşının öldürüldüğü cinayetler uzun süre karanlıkta kalmış, bunların arkasında NSU adlı Neonazi terör örgütünün olduğu 2011’de ortaya çıkmıştı.

NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011’de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, intihar ettikleri öne sürülmüştü.

Terör örgütünün hayattaki tek üyesi olduğu iddia edilen Beate Zschaepe, örgüt arkadaşlarının ölümü üzerine hücre evini ateşe vermiş ve polise teslim olmuştu. Zschaepe, 11 Temmuz 2018’de sona eren davada ömür boyu hapse mahkum edilmişti.

Neonazi terör örgütünün, uzun yıllar boyunca Alman güvenlik birimlerince tespit edilememiş olması, NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle ilişki kurduklarının ortaya çıkması, Almanya’da büyük tartışmalara yol açmıştı.

DİĞER İÇERİKLER