Oğuzhan Akgün (Ortadoğu Teknik Üniversitesi)
Covid-19 pandemisiyle başlayan sürecin ve sonrasının, kamu sağlığının korunması noktasındaki ikazının yanında tüm dünyaya hatırlattığı bir şey varsa o da tedarik zincirlerinin toplumlar, ekonomiler ve ulus-devletlerin güvenlik politikaları ne denli önemli bir noktada olduğudur. Kapitalizmin zamansal ve mekânsal olarak farklı formlardan geçen bir tarihsel süreci olmakla birlikte, son dönemde yaşananlar ve bu yaşananların yankıları akabindeki tartışmalara bakılınca tedarik zincirlerinin küresel piyasalar ve ticari faaliyet için oynadığı rolün küresel kapitalizmin son onyılda aldığı yeni formun en önemli göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Ulus-devletlerin kendi kalkınma programlarında en önemli noktalardan biri olarak gördükleri “serbest ticaret bölgelerinin” kurulması da küresel kapitalizmde bir ülkenin sürdürülebilir bir kalkınmayı sağlamasının mihenk taşı olduğu düşüncesinin bir tezahürüdür. Sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanması aynı zamanda küresel piyasalara ve güç merkezlerine gerekli entegrasyonu sağlamanın yanında küresel ticaretten alınabilecek payı en yükseğe çıkarma zorunluluğunun da göstergesidir. Bu bir zorunluluk olarak görülmektedir çünkü küresel ticari tedarik zincirlerine erişim ülke içi gıda ve mal güvenliğinin sağlanması ve gerekli rekabet ortamının korunup temel gıda ve mal enflasyonunu en aza indirmek için önemli bir araç olarak görülmektedir. Aynı zamanda, böyle bir zorunluğun ulus-devletlerin güvenlik mimarilerini temelden etkileyebilecek şekilde önem kazanması da, küresel eğilim ve gelişimlerle bölgesel ve ulusal ölçeklerdeki gelişim ve stratejilerin karşılıklı etkileşiminin bir ürünü olmaktadır. Böylece bu zorlunluluğu ortaya çıkaran en temel süreç ise yapısal bir küresel siyaset ve ekonomi mimarisiyle buna belli oranlarda uyum gösteren ve bu mimarinin fırsatlarından ve boşluklarından faydalanmaya çalışan ulusal ve yerel bazlı stratejiler tarafından ortaya çıkan bir küresel ekonomi-politik örgütlenmedir.
Bu noktada, küresel kapitalizmin küresel tedarik zincirleri şeklinde örgütlenerek almış olduğu bu yeni formunun aslında ikinci dünya savaşı sonrası özellikle 3. Dünya ülkelerinde görülen ithal-ikameci ekonomi politikalarının özellikle 1980 sonrası etkisini göstermeye başlayan neoliberal politikaların ağırlıklı olarak benimsenmesi sürecinin siyasi strateji yelpazesi ve siyasi ajanda belirleme noktasında etkisinin iyice azalmış olduğunun düşünülmesine yol açmaktadır. Fakat, burada göz önünde bulundurulması gereken nokta bu sürece içsel bütünlüğü üzerinden bakılırsa serbest ticaret bölgeleri yaratma ve yatırımcı çekme gibi politika setleriyle kendini gösteren bu yeni sürecin de aslında ulus-devletlerin kendi çıkarlarını korumak için farklı coğrafyalarda kendi sermaye birikim süreçlerini derinleştirme imkanları sunmaktadır. Bu imkanlar devletleri yatırım yaptıkları coğrafyaların siyasal istikrarına daha çok bel bağlamaya iterken aynı zamanda siyasal istikrarın sağlanmasına daha da aktif bir şekilde katılma noktasında artan bir motivasyon sağlamaktadır.
Bu noktada, tedarik zincirleri küresel kapitalizmin kendisini gösterdiği yeni bir form olmanın yanında bu zincirlerin birbirlerine bağlandığı noktalar ve rotalardaki materyal ve materyal olmayan tüm örüntüleri de tehlikeye atma gibi bir etkileri söz konusudur. Bu da hem toplumların ve doğal olarak ulus-devletlerin göz önünde bulundurmaları gereken en önemli konulardan biri olarak göze çarpmaktadır. Örnek olarak, Birleşik Arap Emirliklerinin Berbera Limanını modernleştirmesi ve Berbera Serbest Ekonomik Bölgesini hayata geçirmesi önemli bir gelişme olarak ortaya çıkarken diğer yandan bu yatırımların o bölgenin tarihi toplumsal yapısını ve pratiklerini tehdit etmektedir. Aynı zamanda, bu yatırımlar oturmuş iş ve çalışma pratiklerinin kökten değişmesi sonucunda mevcut halkın tüm hayatını etkilemesinin yanında bölgenin materyal peyzajını da kökten etkilemektedir.
Tüm bu küresel bağlantıların derinleşmesi yereldeki ekonomik aktivitenin ve toplumsal pratiklerin köklü bir dönüşüme uğratılması sonucunu yaratarak ulus-devletlerin ve bölgelerin mevcut sorunları çözmek olarak tasarladıkları tedarik zincirleri ağlarının güçlendirilmesi ve serbest ticaret bölgelerinin yaygınlaştırılması siyasi hamlelerinin yeni sorunlar üretmesinin önünü açmaktadır. Başka bir örnek olarak, Çin’in Mombassa Limanı’na ve Nairobi’ye yaptığı altyapı yatırımları da aynı şekilde değerlendirilebilir. Tüm bu yatırım süreci hem Kenya’yı uluslararası arenaya davet etmekle kurumsallaşma, şeffaflaşma gibi bürokratik yetkinliklerin artmasına imkan sağlayabileceği gibi tam tersine yatırım süreçlerinin belli ilişkiler ağı üzerinden tasarlanıp hayata geçirilerek ülke içerisinde sürdürülebilir kalkınmanın ve güvenlik anlayışının ortaya konmasına engel sonuçlar çıkartabilir. Ayrıca, siyasal ve kurumsal etkilerinin yanında, bu yatırımın hayata geçme sürecinde yeni iş imkanları ve fırsatlar yaratılabileceği gibi diğer yandan da halihazırda varolan yerel toplumun sahip olduğu ilişki ağlarını ve iş yapma süreçlerindeki bağlantıları sekteye uğratarak daha köklü krizler ortaya çıkarma ihtimaline de sahiptir.
Sonuç itibariyle, kar maksimizasyonu bağlamında konuşlanmış bir ulusal ve küresel sermayenin birbiriyle daha sıkı etkileşime geçerek sermaye birikim süreçlerini arttırma olarak da görülsün ya da daha klasik anlamda ulusal güvenliğinin sağlanması bağlamında oluşturulmuş stratejilerin yansıma olarak güvenlikleştirme programı olarak da görülsün tedarik zincirleri ve bununla birlikte ortaya çıkan serbest ticaret bölgeleri, yabancı altyapı ve liman yatırımlarının pratikte hedeflenen amaçlara ulaşması için en temel şeyin toplumsal uzlaşmanın ürünü olarak uygulamaya geçmesi gerektiği bir kez daha önem kazanmaktadır. Kapitalist otoriteryanizmin küresel çapta artışta olduğu da göz önünde bulundurulursa bunun kısa ve orta ölçekte ne derece zor olacağı daha iyi anlaşılabilir. Küreselleşme tartışmalarının bölgeselleşme bağlamında yeniden kendisini göstermesi de son 40 yıldır şekillenen küresel kapitalist formun da ortadan kaybolmamakla birlikte yeni coğrafyalarda yeni şekillere gireceği de ortadadır.