Bugüne kadar üzerinde fikir birliğine varılmış bir “azınlık” tanımı bulunmamakla birlikte, azınlık kavramını sosyolojik ve hukuk olmak üzere başlıca iki açıdan incelemek mümkündür. Azınlık kavramını sosyolojik açıdan tanımlamak hukukî açıdan tanımlamaktan daha kolaydır.
Sosyolojik açıdan azınlık; “Çoğunluktan farklı özellikler taşıyan, sayı bakımından genellikle küçük olan ve kendini çoğunluktan farklı hissetmenin yanı sıra çoğunluk tarafından ezildiği kanısını taşıyan gruptur.”
Azınlığın hukukî tanımı üzerinde tartışmalar sosyolojik azınlık tartışmalarından daha fazladır. Azınlık kelimesinin hukukî bakımdan ne ifade ettiği her devlet tarafından farklı algılanabilmektedir.
1930’da Uluslararası Adalet Divanı’nın “Tarihsel olarak belirli bir ülkede veya bölgede yaşayan aynı ırktan dinî ve dili bir, kendine özgü gelenekleri olan, ortak dil, din, gelenek ve ırk kimliğiyle dayanışma duygularıyla birbirlerine bağlı, geleneklerini koruma, inançlarını ve ibadet etme biçimlerini sürdürme, aynı soydan olma ruhu ve geleneğine uyumlu olarak çocuklarını eğitme ve yetiştirme haklarını güvence altına almak isteyen, karşılıklı yardımlaşma ruhuna sahip bir topluluktur” şeklindeki azınlık tanımı daha sonraki tanımlara kaynaklık etmiştir.
Azınlık kavramı ile ilgili uluslararası örgütlerin tanımlamalarında en fazla öne çıkan, İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Alt Komisyonu’nun 1977 yılında hazırlanan raporunda yer alan “bir devletin nüfusunun geri kalanına göre sayıca az olan, egemen konumda olmayan, üyeleri -o devletin vatandaşı olan- nüfusun geri kalanından farklı etnik, dinsel veya dilsel özelliklere sahip olan ve kültürlerini, geleneklerini, dinlerini ya da dillerini korumaya yönelik, üstü örtülü de olsa, bir dayanışma duygusu gösteren bir grup” şeklindeki tanımdır.
Azınlık olmanın ana öğeleri; farklılık, sayısal açıdan az olmak, baskın (dominant) olmamak, vatandaş olmak ve azınlık bilincine sahip olmaktır. Azınlık olmanın ana öğeleri olarak belirtilen bu beş koşuldan ilk dördü azınlık olmanın nesnel koşulları, beşinci koşul ise azınlık olmanın öznel koşulu olarak nitelendirilmekte olup, eğer bir ülkede bu öğelerin tümünü taşıyan bireyler varsa o ülkede azınlığın da olduğu kabul edilmektedir.
Azınlık Türleri
Azınlık kavramında olduğu gibi azınlık gruplarının tanımlanmasında da tam bir görüş birliği yoksa da azınlık kavramına ilişkin çalışmalarda başlıca ulusal, etnik, dilsel ve dinsel azınlıklar gibi azınlık gruplarından bahsedilmektedir.
Daha çok kabul gören tanımlamaya göre ‘ulusal azınlık’, tarihsel, kültürel, dilsel bağlarının olduğu etnik grubun egemenliği altındaki devletin ülkesi dışında, başka bir devletin sınırları içinde yaşayan bir gruptur. Etnik azınlık kavramı ulusal azınlık teşkil etmeyen etnik grupları da kapsamaktadır. Daha önceleri etnik azınlıklar yerine ırk azınlıkları kavramı kullanılmakta iken, 1950 yılında Birleşmiş Milletler Alt Komisyonu’nda; ırk kavramının sadece genetik fizikî özellikleri yansıtması, etnik kavramının ise bütün biyolojik, kültürel ve tarihi özellikleri kapsaması nedeniyle ‘ırk azınlıkları’ yerine ‘etnik azınlıklar’ kavramı kullanılmaya başlanmıştır.
Bir azınlığa mensubiyeti belirlemede din kıstası günümüzde genel bir prensip değildir. Dinî azınlık ayrımını kullanabilmenin koşulu olarak, söz konusu dinî inanışa mensup grubun toplumun çoğunluk teşkil eden kesiminden fark edilir bir şekilde ayırt edilmesi ve bu dinin grup üyelerinin yaşamını etkilemesi gösterilir.
Diğer taraftan, dilsel azınlıkların belirlenmesinde farklı kriterlere bakılmaktadır. Bu kıstaslar: azınlığın büyüklüğü, nüfus yoğunluğu, dilin gelişmişlik derecesi, etnik bir partinin mevcudiyeti, siyasî güç, resmî dilin statüsü, göç, işsizlik, grubun dil bilgisi, okul dili, haberleşme araçlarının mevcudiyeti ve muhtariyet gibi farklı ölçütlerdir.