Arap-Çin, Körfez-Çin ve Suudi Arabistan-Çin zirvelerine katılmak üzere Suudi Arabistan’ı ziyaret edecek olan Çin lideri Şi Cinping, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve Körfez ülkesi ve bazı Arap liderlerle bir araya gelecek.
Suudi Arabistan ev sahipliğinde düzenlenecek zirvelerle bölge ülkeleriyle stratejik ortaklığın güçlendirilmesi, ilişkilerin geliştirilmesi ve ticaretin artırılması gibi konuların ele alınması bekleniyor.
Çin-Arap zirveleri, küresel bağlamda tek kutuplu dünyadan çok kutuplu dünyaya geçişte önemli bir adım olarak görülüyor. Yeni oluşturulmaya çalışılan bu düzenin işaretleri, birçok bölgede kendini gösteriyor.
Çin, bu ziyaret kapsamında ABD hegemonyasına karşı çok kutuplu bir dünya düzeni inşa etmek için Arap ülkeleriyle stratejik ortaklık kurmayı hedefliyor.
Ayrıca dev ekonomisinin çarklarını döndürmek ve küresel ticarete hükmetmek isteyen Çin için Orta Doğu, hem enerji kaynakları hem de büyük bir pazar olması sebebiyle jeopolitik öneme sahip.
İki tarafın karşılıklı ihtiyaçları
Çin, 2030 yılında en büyük küresel güç olmayı ve ABD’nin tahtına oturmayı hedeflerken, Uzak Doğu ve Avrupa arasında en önemli küresel ticaret yollarına hakim olan Arap dünyasıyla stratejik bir ortaklığa gereksinim duyuyor.
Arap dünyasının ise Çin’in teknolojisinden ve altyapı yatırımlarından istifade etmeye ayrıca ABD’nin hegemonyasından ve İsrail’e mutlak yanlılığından kurtulmaya ihtiyacı var.
Çin Devlet Başkanı’nın 7-9 Aralık’ta gerçekleştireceği ziyarette, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz başkanlığında, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın katılımıyla düzenlenecek “Suudi Arabistan-Çin Zirvesi”nin yanı sıra “Riyad Körfez-Çin İşbirliği ve Kalkınma Zirvesi ile Riyad Arap-Çin İşbirliği ve Kalkınma Zirvesi”ne katılacak.
Çin, en büyük petrol tedarikçisi Suudi Arabistan’a özel önem veriyor
Günlük 10 milyon varilin üzerinde ham petrol ithal eden Çin’in, en büyük petrol tedarikçisi Suudi Arabistan’a özel önem atfettiği biliniyor.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ABD baskısına maruz kalmamak için ülkesinin büyük güçlerle ortaklıklarını çeşitlendirmeye çalışıyor.
Son olarak Suudi Arabistan, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubunun petrol üretimini azaltma kararının ardından Washington yönetimi tarafından Rusya’nın yanında yer aldığı suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştı.
Kararın siyasi olduğu ve Ukrayna-Rusya savaşında Rusya’ya destek anlamına geldiğine ilişkin yorumlar yapılmış ve örgütün en büyük ortağı Suudi Arabistan eleştirilerden en büyük payı almıştı.
Ekonomik abluka, Çin ve Suudi Arabistan için “sıra size gelebilir” uyarısı
ABD ve Avrupalı müttefiklerinin Rusya’ya dayatmaya ve dünyanın geri kalanına da buna katılmaları için baskı uygulamaya çalıştıkları ekonomik abluka, Çin ve Suudi Arabistan için “sıra size gelebilir” şeklinde bir uyarı niteliğinde. Bu durum da söz konusu ülkeler arasında işbirliğini zorunlu hale getiriyor. Diğer yandan Suudi Arabistan’ın İran tehdidi ve Yemen’deki savaş devam ederken stratejik ortağı ABD’den vazgeçmek konusunda henüz hazır olmadığı da görülüyor.
Çin, Körfez bölgesinde petrol, gaz ve sermaye zengini ülkelerle ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor; Katar’daki Dünya Kupası için inşa edilen stat örneğinde olduğu gibi milyar dolarlık anlaşmalara imza atmak istiyor.
Çin’i Körfez’e çeken tek şey petrol değil
Çin’i Körfez’e çeken tek şeyin petrol olmadığı belirtiliyor. Katar’ın, dünyanın bir numaralı doğal gaz ihracatçısı olması da Pekin’in bu bölgeye yönelim sebepleri arasında yer alıyor. Nitekim, taraflar, Kasım 2021’de, 2026’dan başlayarak 27 yıllık bir süre için Çin’e yıllık 4 milyon ton sıvılaştırılmış gaz tedarikini öngören bir anlaşma imzaladı.
Çin ayrıca Körfez’deki silah pazarından daha büyük bir pay almak istiyor. Suudi Arabistan ve BAE, savunma alanında Arap dünyasında en büyük bütçe ayıran ülkeler. Katar, Kuveyt, Bahreyn ve Umman da milyarlarca dolarlık silah ithal ediyor.
Nüfusu 430 milyondan fazla olan Arap dünyası, ABD’nin nüfusunu aşan büyük bir pazar. Çin, nispeten ucuz ürünleriyle Arap pazarlarını ele geçirmek, buradaki yatırım fırsatlarından yararlanmak ve onunla ticaret yollarını güvence altına almak istiyor.
Çok kutuplu bir dünya
Askeri veya ekonomik gücü ne olursa olsun hiçbir ülke, uluslararası ittifakları dışında kendisini küresel bir kutup olarak empoze edemez ve bu, Rusya ile birlikte çok kutuplu bir dünya oluşturmaya çalışan Çin tarafından iyi biliniyor. Bu nedenle ABD, Moskova tehlikesine rağmen Çin’i en büyük tehdit olarak görüyor.
Rusya-Ukrayna savaşı da Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS gibi uluslararası koalisyonların önemini ispat etti.
Moskova’nın bu savaştaki zayıf siyasi ve hukuki konumuna rağmen, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda birkaç ülke, lehinde oy kullandı ya da en azından Ukrayna topraklarını işgalini kınama kararına oy vermekten kaçındı.
Arap dünyası, sahip olduğu nüfus, stratejik konumu, enerji ve maden kaynakları ile siyasi boyutun yanı sıra ticaret ve yatırım açısından da Çin’in öncelikleri arasında yer alıyor.
Çin, İsrail ile askeri ve teknolojik işbirliğine rağmen, özellikle ABD’den daha ılımlı bir tutum sergilediği için, Filistin sorununun çözümünde rol oynayabilir.
Pekin yönetimi ayrıca, ABD ile Tayvan konusunda herhangi bir olası anlaşmazlıkta Arap dünyasını yanına çekmek ve Arap ülkelerinin, daha fazla yatırım ve kredi karşılığında Uygur Türklerine yapılanlara göz yummasını istiyor. AA