El-Kaide kelimesi Arapça “kamp ya da ev gibi merkez alınan bir mekân, bir üs anlamına gelebileceği gibi, evin altındaki temel” anlamında da kullanılmaktadır. El-Kaide örgütünün temelleri 1979 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (S.S.C.B.) Afganistan’ı işgal etmesine dayanmaktadır. Hem Afganlar hem de farklı ülkelerden gelen Müslümanlar S.S.C.B.’nin işgaline direnmek için ortaklaşa bir mücadele başlatmışlardır.
SSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesinin ardından, üçüncü ülkelerden savaşmaya gidenlerden biri de Suudi Arabistan’ın önemli ailelerinden birine mensup olan Usame Bin Ladin’dir. 1980 yılı ortalarında Usame Bin Ladin, Filistin Müslüman Kardeşler Örgütü lideri Abdullah Azzam ile birlikte “Mekteb el Hidamat (MAK)” adlı bir yapı kurmuştur. Türkçe karşılığı “Hizmet Bürosu” olarak çevrilebilecek olan MAK’ın temel amacı Afgan direnişinde savaşacak gönüllüler bulmak ve bu gönüllülere mali ve lojistik destek sağlamaktır.
Bu dönemde askerî kampların finansmanını büyük ölçüde Azzam ile hareket eden Usame Bin Ladin sağlamıştır.
MAK, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere 50 ülkede şubeler açmıştır. Bu şubeler vasıtasıyla dünyanın birçok yerinden gönüllüleri Afganistan’a götürmüştür. MAK adlı örgütlenmeye katılan gönüllüler için Bin Ladin tarafından bilgisayar ortamında “El Kaide” adlı bir veritabanı oluşturulmuştur. SSCB’nin 1988’de Afganistan’dan çekilmesinin ardından bu gönüllü ordusu da dağılmaya başlamıştır. Bin Ladin bu yapıyı yeniden düzenleyerek, bugün bilinen anlamda El Kaide örgütünü kurmuştur.
Bu süreçte, Usame Bin Ladin, Abdullah Azzam’dan giderek uzaklaşmış ve El Kaide yapısı bünyesinde kendi kamplarını kurmaya başlamıştır. 1989 yılında, Abdullah Azzam ve iki oğlu, Peşaver’de bombalı bir saldırıda öldürülmüştür. Azzam’ın ölümü sonrasında MAK, bütün elemanlarıyla birlikte Bin Ladin’in başında bulunduğu El Kaide’ye dahil olmuştur.
Örgütün Önemli Eylemleri
12 Ekim 2000 günü El Kaide üyeleri tarafından Yemen’de konuşlu “USS Cole” adlı savaş gemisine bomba yüklü bir botla saldırı düzenlenmiştir. Saldırıda 17 Amerikan askerî ölmüş, 39’u ise yaralanmıştır.
11 Eylül 2001 günü, dünya tarihinin en büyük terör eylemi olarak gösterilebilecek olan saldırı gerçekleşmiştir. El Kaide militanlarınca kaçırılan yolcu uçakları ile Dünya Ticaret Merkezî’ne ve Pentagon’a yapılan eylemler dünya çapında büyük yankı uyandırmıştır. Bu eylemle birlikte ABD, 1812 savaşından beri ilk kez kendi topraklarında saldırıya uğramıştır. Bu terör saldırıları nedeniyle, ABD teröre karşı savaş ilan ettiğini duyurarak, “teröristlerin ABD’ye ulaşmadan evlerinde durdurulması” stratejisinin uygulamaya geçirileceğini açıklamıştır. ABD, bu strateji gereği Afganistan ve Irak’a müdahalelerde bulunmuş ve sonuç olarak; Afganistan’da Taliban, Irak’ta Saddam rejimlerine son vermiştir.
El-Kaide’nin 15-20 Kasım 2003’te İstanbul’da iki sinagoga, HSBC Bankasına ve İngiliz Konsolosluğuna bomba yüklü araçlarla gerçekleştirdiği saldırılarda, 57 kişi hayatını kaybetmiş, 753 kişi de yaralanmıştır. 2003 yılında Türkiye’de gerçekleştirdiği eylemlerin ardından, 2004 yılında İspanya’nın Madrid şehrinde yolcu trenine gerçekleştirdiği saldırıda 191 kişi ölmüş, 2000’in üstünde kişi de yaralanmıştır. 7 Temmuz 2005 tarihinde İngiltere’nin Londra şehrinde yeraltı treni istasyonu ve bir belediye otobüsüne düzenlediği saldırılarda 56 kişi hayatını kaybetmiş, 700 civarında kişi ise yaralanmıştır.
Örgütün İdeolojisi ve Amacı
El Kaide ideolojisini, İslam’ın katı bir şekilde yorumlandığı Selefi-Vahhabi düşüncesine ve Seyyit Kutub’un cezaevi koşullarında oluşturduğu fikirlere dayandırmaktadır. Dini istismar eden örgütlerde sıklıkla rastlanan “eklektik ideoloji” El Kaide örgütünde de kendini göstermektedir. El Kaide gerektiğinde herhangi bir ayeti veya dinî referansı şiddet eylemlerini meşrulaştırmada rahatlıkla kullanabilmektedir.
El Kaide terör örgütünün başlıca 2 hedefi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, İsrail’le işbirliği içinde Ortadoğu’yu kendi istekleri doğrultusunda şekillendirdiğini iddia ettiği, başta ABD olmak üzere Batılı güçleri Müslüman topraklarından çıkarmaktır. İkincisi ise bu ülkelerle işbirliği içinde olan ve İslamî olmadıklarına inandıkları rejimleri ortadan kaldırmaktır.
El Kaide, dinî referanslarını selefilik ve vahhabilik anlayışından aldığını iddia etmektedir. Ladin, 1996 yılında ABD’ye savaş ilan ettiği bildirisinde İbni Teymiye’ye referansla “imandan sonra dini bozan düşmanla savaşmaktan başka görev yoktur” görüşünü dile getirmiştir.
Örgütün Yapısı
El Kaide, klasik terör örgütlerinden farklı olarak oldukça esnek bir örgütlenme yapısına sahiptir. Aynı zamanda Müslüman dünyasında yaşanan travmalar ve mağduriyetler temelinde propaganda yaparak sınır aşan destekçileri ile uluslararası bir örgüttür.
El Kaide yapısında merkezde, Usame bin Ladin ve Ayman Al Zavahiri’nin içinde bulunduğu çekirdek grup, ikinci yapıda merkeze doğrudan bağlı olan militanların bulunduğu farklı coğrafyalara yayılmış şiddet yanlısı radikal gruplar ve üçüncü olarak El Kaide ideolojisine sahip çekirdek gruptan bağımsız ve yerel olarak faaliyet gösteren gruplar bulunmaktadır.
El Kaide hem fizikî hem de sanal bir ağ ile aynı ideolojik temelde eylemler yapan yapılarla kurduğu ilişkiler ve alan temsilciliğini kullanması ile sınır aşan bir terör örgütüdür. Bu anlamda El Kaide için şemsiye örgüt kavramı kullanılabilir.
Bin Ladin Sonrası Dönem
Bin Ladin, Pakistan’da düzenlenen bir operasyonla 2011’de öldürülmüştür. Bununla birlikte, operasyona ilişkin tartışmalar uzun süre devam etmiştir.
Obama’nın “Ladin’i İslamî usullere göre kefenleyip denize attık” açıklamaları ve basına ilk düşen fotoğraflar birçokları tarafından gerçekçi bulunmamıştır.
El Kaide operasyonel kabiliyetini Bin Ladin’in ölümü ile kaybetmemiştir. Irak ve Suriye’de devam eden çatışmalar ve terör eylemlerindeki El Kaide imzası, örgütün hala canlı olduğunu göstermektedir. Libya’da İslam’ı ve Peygamberini aşağılayan film nedeniyle çıkan olaylar ve bombalı saldırı neticesinde ABD Libya Büyükelçisinin öldürülmesi, El Kaide ve paralel aşırıcı grupların sansasyonel eylemlerinin Bin Ladin’in ölümüyle bitmeyeceğine dair güçlü sinyaller vermektedir.
Bin Ladin’in ölümü terörle mücadele açısından hiç şüphesiz önemli bir noktadır. Ancak, sınırları ne kadar zorlayacağı henüz kestirilemeyen Arap Baharı ve özellikle mezhepsel çatışmaları daha geniş bir alanda tetikleme potansiyeli taşıyan Suriye’deki kaotik durum, El Kaide ve bağlantılı grupların gelişmesi ve güçlenmesi riskini barındırmaya devam etmektedir. Terörizmi kelimenin tam anlamıyla küresel bir boyuta taşıyan El Kaide’nin, yakın gelecekte de tehdit olmaya devam edeceği ve şiddetin tırmanmasına önemli bir zemin teşkil edeceği öngörülmektedir.