Ana SayfaMakalelerDiplomasiGÖRÜŞ - İsrail-Filistin Çatışması ve Rusya'nın Esnek Politikaları

GÖRÜŞ – İsrail-Filistin Çatışması ve Rusya’nın Esnek Politikaları

Dr. Muhammet Koçak (Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi)


7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail kontrolündeki topraklara koordineli sürpriz saldırısı ile başlayan çatışmalara karşın Rusya, Orta Doğu’nun her an değişen jeopolitiğinin yarattığı fırsatları değerlendirmek ve meydan okumalarla baş etmek için esnek politikalar benimsedi. Bu süreçte Rusya’nın politikası İsrail ile ilişkileri, Ukrayna’da devam eden savaş ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yaptırımlarının gölgesi de dahil olmak üzere hassas bir dengede şekillendi. Özellikle 2015 yılında Suriye’ye askeri müdahalesi sonrası bölgedeki başat aktörlerden biri haline gelen Rusya, bölgedeki aktörlerle olan ilişkileri ve dış politika hedefleri doğrultusunda esnek bir politika benimsedi. Bu sayede Rusya, savaşın gidişatında önemli derecede söz sahibi olmasa da İsrail’e ve İsrail’in Batılı hükümetler nezdindeki destekçilerine karşı eleştirel tutumunu yüksek sesle dile getirerek hem bölgesel rolünü tahkim etme hem de Batı’nın küresel hegemonyasının meşruiyetini sorgulatma şansı elde etti.

Hamas-İsrail meselesi ve Rusya’nın bölgesel ve küresel hesapları

Rusya’nın çatışmalara yönelik tutumunu belirleyen önemli etkenlerden bir tanesi İsrail ile ilişkileri ve Filistin sorununa yönelik iki devletli çözümü benimseyen tutumu oldu. Rusya’nın Suriye’ye askeri müdahalesinden Suriye’deki İran etkisinden kaynaklı endişeleri bulunan İsrail, bu durumu dengelemek ve çatışmaları önlemek için ABD’nin bölgedeki sınırlı rolünü de hesaba katarak Rusya ile stratejik işbirliği yapmak durumunda kalmıştı. İsrail ile oluşan mutabakat ve güvenlik mekanizmaları çerçevesinde Rusya, İsrail’e İran askerlerinin İsrail-Suriye sınırının 85 kilometre uzağında tutulacağının garantisini verdi ve İsrail’in İran yanlısı gruplara yönelik askeri hamlelerini görmezden geldi.

Bu sayede Rusya, Suriye’deki etki alanını genişletip İsrail nezdinde bölgedeki rolünü meşrulaştırırken, İsrail ise Suriye’den kuzey sınırlarına yansıyan İran tehdidinin önüne set çekme şansı elde etti. Oluşan mutabakata bağlı olarak İsrail, Ukrayna konusunda ABD ve Avrupa ülkelerinden ayrı bir politika belirlemek durumunda kaldı. İsrail birçok Batılı ülkenin aksine, 2022’de Ukrayna’ya savaş açmasının ardından Rusya’ya ekonomik yaptırım uygulamayı reddederken Ukrayna’nın sıkça yinelediği askeri destek taleplerini geri çevirdi ve Ukrayna’nın talep ettiği Demir Kubbe savunma sistemlerini satmayı da reddetti.

İsrail ile derin güvenlik işbirliğinin yanı sıra Rusya’nın bölgede etkin İsrail karşıtı aktörlerle de oldukça kuvvetli bağları bulunuyor. Filistin sorununa yönelik iki devletli çözümü savunan Rusya, Batı devletlerinin aksine Hamas’ı terör örgütü olarak kabul etmezken İran ile birçok bölgedeki derin ittifakları sayesinde Orta Doğu’da ciddi etkinlik sahası elde etti. Bu etkinliğini yalnızca askeri değil yumuşak güç düzleminde de sürdürme çabasında olan Rusya’nın bu tutumu, bölgenin en önemli ve hassas sorunlarından olan Filistin meselesine yönelik tutumunda da etkin rol oynuyor.

Hamas’ı terörist olarak niteleyen ve İsrail’le dayanışma yönünde tutum sergileyen Batı dünyasının aksine Rusya, ilk günlerde mutedil davranmayı tercih etti. Çatışmaların başladığı gün Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada Rusya’nın iki devletli çözümden yana tutumunun altı çizilerek acil ateşkes çağrısı yapıldı. Rusya’nın bu tutumu bölgede etkin ve çatışmanın yayılmasından yana olmayan Türkiye gibi birçok ülkenin politikalarıyla paralel şekilde gerçekleşti.

Filistin Direnişinin söylemsel üstünlüğü ve Rusya’nın tutumu

Hamas güçlerinin 7 Ekim’deki saldırısı sonrası İsrail, ilk planda gerek bölge ülkeleri gerekse Batı dünyası nezdinde sempati toplarken İsrail’in Gazze’deki masum sivilleri temel insani ihtiyaçlardan mahrum bırakması, Gazzelileri zorla göçe tabii tutması ve bölge ayırt etmeksizin bombardıman altında tutması İsrail’e yönelik küresel bir tepkinin oluşmasına sebep oldu. İlk günlerde her iki tarafa tansiyonun düşürülmesi yönünde çağrı yapan Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan gibi birçok devlet bu süreçte İsrail’in sivillere yönelik saldırılarına yönelik sesini yükseltti. Başta Londra, New York ve Paris gibi birçok büyük kentte yüzbinlerce insanın katılımıyla protesto gösterileri düzenlenirken başta ABD, Fransa ve Almanya olmak üzere birçok Batı ülkesi ise keskin İsrail yanlısı tutumunu sürdürdü. Bu süreçte İsrail sahada askeri anlamda gözle görülür bir başarı kazanamazken ilk günlerde oluşan uluslararası sempati ve moral üstünlüğünü de büyük oranda kaybetti.

Hamas’ın ilk saldırılarına İsrail’in sivillere yönelik katliam yaparak cevap vermesine yönelik küresel çapta bir tepki oluşması, Rusya’yı söylem düzeyinde oldukça avantajlı bir konuma yükseltti. Bu süreçte Rusya, Batı ve Orta Doğu’da sokaktan yükselen seslere kulak vererek İsrail’in saldırılarını kınayıcı bir tutum sergilemeye başladı. Bu sayede Rusya, hem küresel düzeyde Batı hegemonyasını hem de bölgesel düzeyde sadece Orta Doğu’da değil Ukrayna özelinde de ABD ve AB’nin politikalarını tartışmaya açma imkanı elde etti. Rusya böylece İsrail’in katliamlarının karşısında konumlanarak hem Batı’nın iki yüzlülüğünü açık ederken hem de küresel sempati kazanabildi.

Konuyla alakalı ilk açıklamasını 10 Ekim’de yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, çatışmaların barışı tekeline almaya çalışan ABD’nin Orta Doğu politikalarındaki başarısızlığın canlı bir örneği olduğunu kaydetti. Putin 13 Ekim’de ise İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki ablukasını Nazi Almanya’sının İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Leningrad kuşatmasına benzeten oldukça sert bir açıklama daha yaptı. Rusya bu tutumunu uluslararası örgütler seviyesinde de sürdürdü.

26 Ekim’de ise Rusya cephesinde önemli bir sürpriz gelişme yaşandı. Hamas temsilcileri Moskova’da Rus ve İranlı temsilcilerle görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşme sonrası Rusya’dan yapılan açıklamada rehinelerin serbest bırakılma çabalarının üzerinde durulurken Hamas’tan yapılan açıklamalarda Rusya’nın Batı destekli İsrail’in cürümlerine karşı duruşunun altı çizildi. Yaşanan bu son gelişmeler İsrail-Filistin çatışmalarının İran-Arap Dünyası ve Rusya-ABD ekseninde hareketlilik yaratabileceğini gösteriyor.

Hamas-İsrail çatışmaları sürecinde Rusya, izlediği esnek politika sayesinde orta ve uzun vadede kalıcı kazanımlar elde etmeye aday görünüyor. Ciddi askeri kayıplarla yüzleşmek durumunda kalacağı kara harekatını sürekli erteleyerek intikam alma çabasıyla hava harekatları ve bombardımanlarla aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu binlerce sivilin ölümüne yol açan İsrail, belirgin bir askeri başarı kazanamazken destekçisi Batılı hükümetlerle beraber ciddi bir meşruiyet kaybına uğradı. Bu süreçte Batı başkentlerinden İsrail’e verilen açık çek yalnızca Orta Doğu’da değil Batı’da da toplum nezdinde, Batı’nın ciddi meşruiyet kaybına yol açıyor. Bölgesel angajmanlarını ve Orta Doğu’daki etkisini tahkim eden Rusya ise Batılı ülkelere ve İsrail’e karşı eleştirel bir tavır benimseyerek Batı’nın Rusya ile çatışma halinde olduğu Orta Doğu ve Ukrayna gibi sahalardaki politikalarını ve küresel hegemonyasını sorgulama şansı elde etti. AA

DİĞER İÇERİKLER