Cihat Yaycı, Yunanistan’ın seçim sonrası Türkiye’ye yönelik stratejik politikalarının yönünü ve Mavi Vatan’ın Türkiye’nin güvenliği için önemini AA Analiz için 3 soruda kaleme aldı.
- Yunanistan Türkiye’den seçim sonrası nasıl bir stratejik karar değişikliği bekliyor?
Yunanistan’ın kuruluşundan itibaren hükümetlere ya da rejimler değişse de Türkiye’ye yönelik hedeflerinin asla değişmediğini görmeliyiz. Bu nedenle Yunanistan’ın seçim sonrasında Türkiye’den beklentilerinin de geçmişteki taleplerinin en azından bir kısmının kabulü şeklinde olacağını düşünüyorum. Bu talepler, Adalar Denizi (Ege), Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Adası üzerinedir.
Yunanistan, Adalar Denizi’nde Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerine çıkarmasının kabul edilmesini; Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalık (EGAYDAAK) diye bir konunun olmadığının kabulünü; gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılmasının ve askerileştirilmesinin Yunanistan’ın hakkı olduğunun kabulünü; dünyada eşi benzeri olmayan uygulamayla 6 millik karasularının ötesinde 10 mil hava sahası uygulamasının kabulünü ve Yunanistan’ın takımada devleti olarak ve dıştaki adalarını birleştiren hattın içindeki deniz alanının Yunan gölü olarak kabul edilmesini talep etmektedir.
Doğu Akdeniz’deki talepleri ise Yunanistan’ın bir takımada devleti olarak kabul edilerek Türkiye’ye Antalya Körfezi’nin reva görüldüğü Sevilla haritasının kabulü; Sevilla haritası sınırları dışında Türkiye’nin sismik araştırma ve sondaj yapmaması; Türkiye-Libya Anlaşmalarının iptali ya da fiilen hayata geçirilmemesi ve Libya’daki Türk varlığına son verilmesi şeklindedir.
Atina’nın Kıbrıs Adası’nda da talepleri ise Bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) yapısının sonlandırılarak, Rum ağırlıklı bir federasyon yapısının kabulü ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs Adası’ndan çekilmesi yönünde bir siyaset değişikliği talep etmektedir. İşte Yunanistan en azından bu saydıklarımızın Türkiye’den, sanki Türkiye bir savaşta yenilmiş ve masaya zorla oturtulmuş gibi, kabulünü bekliyor. Bu beklentisine de diğer bazı devletlerin yanı sıra Türkiye’deki bazı aktörlerden de destek buluyor.
- Yunanistan’ın Türkiye ilişkilerindeki temel sorunlar nedir?
Yunanistan’ın Türkiye ile ilişkilerde ana merkeze aldığı “Yunanistan’ı Bizans İmparatorluğu’na dönüştürme ideolojisi” olan Megali İdea (Büyük Fikir) siyaseti; Kıbrıs Adası’ndan Adalar Denizi’ne, Adalar Denizi’nden Batı Trakya’ya kadar her alandaki iyi ilişkilerin önündeki temel engeldir. Kurulduğu günden bu yana Yunanistan savaşta yenilmesine ya da savaşa girmemesine rağmen 6 kez masada Türklerden toprak alarak ülkesini büyütmüştür. Mavi Vatan’ın da vatan toprağı olduğu bilinciyle artık Türkiye’nin 7. kez Yunanistan’a verecek vatan toprağı olmadığı gibi bir damla vatan suyu da yoktur .Dolayısıyla Türkiye ile Yunanistan arasında sorun değil Yunanistan’ın taleplerinin bulunduğunun altını çizmeliyiz. Oysa Türkiye’nin Yunanistan’dan “yapılmış anlaşmalara uyması” dışında bir talebi yoktur.
Türkiye Yunanistan’dan sadece 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Anlaşması hükümlerine uymasını bekliyor. Türkiye, böylelikle Yunanistan ile komşuluk ve NATO müttefikliği çerçevesinde barış ve dostluk temelli ilişki kurmayı ve sürdürmeyi hedefliyor. Bu kapsamda Türkiye’nin her iki devletin imzacı olduğu Lozan ve Paris Antlaşmaları yerine imzacı olmadığı 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin Adalar Denizi’ndeki statü için önüne koyulmasını kabul etmesini kimse beklememelidir.
Türkiye-Yunanistan arasında Adalar Denizi’nin hukuki statüsünü belirleyen temel uluslararası düzenleme Lozan Barış Anlaşması’dır. Lozan’a göre karasuları 3 mil iken, Yunanistan bu statüyü 1936’da karasularını 6 mile çıkararak bozmuştur. Türkiye bu statünün daha fazla bozulmasını istemiyor. Yunanistan Lozan ve Paris Anlaşmaları ile egemenliği kendisine devredilmemiş 152 grup Ada, Adacık ve Kayalık (EGAYDAAK) üzerinde hak iddia ediyor. Bu egemenlik konusu mutlaka masaya yatırılmalıdır.
Keza Yunanistan’ın karasuları 6 milken 10 millik hava sahası iddialarından vazgeçmesi ve gayri askeri statüdeki 23 adayı silahtan ve askerden arındırması dostluk ve iyi komşuluk ilişkisi kurulabilmesi için ön şart olmalıdır. Ayrıca Adalar Deniz’indeki deniz yetki alanları paylaşımının ana karalar ve kıyı uzunlukları esas alınarak yapılması uluslararası hukukun ve Mavi Vatan doktrininin gereğidir. Mavi Vatan doktrini hukuktan diplomasiye, enerjiden güvenliğe, turizmden spora, balıkçılıktan yatçılığa ve diğer tüm alanlarda her iki devletin de imzaladığı anlaşmalar ve teamül hukuku temelinde hakça paylaşım ve kullanım prensibiyle kalıcı dostluk, barış, güvenlik ve istikrarı hedeflemektedir.
- Türkiye’nin Mavi Vatan politikası değişebilir mi?
Mavi Vatan’ı “Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatleri doğrultusunda ilan edilmiş ya da ilan edilmesi öngörülen 462 bin kilometrekarelik Türk deniz yetki alanlarının tümüdür” şeklinde tanımlıyorum. [1] Türkiye’nin yüz ölçümü 784 bin kilometrekaresi kara, 462 bin kilometrekaresi Mavi Vatan olmak üzere toplam 1 milyon 246 bin kilometrekaredir. Mavi Vatan Türkiye’nin şimdiki ve gelecek nesillerinin refahı ve güvenliği için vazgeçilmez ve ihmal edilemezdir.
Üniversitelerin, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ve Maden Tetkik Arama’nın (MTA) yaptığı çalışmalara göre Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin 816 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayabilecek gaz hidrat yataklarının mevcut olduğu verisi bile Mavi Vatanımızın nasıl bir zenginlik kaynağı olduğunu göstermek için yeterlidir. Bir de bunlara diğer madenleri, balıkçılığı, turizmi, deniz ulaştırmasını, limanları ekleyince denizlerimizin paha biçilemez bir servet olduğu görülür.
“Anavatanın savunması ve güvenliğinin denizler ötesinde başladığı” temel prensibi, Mavi Vatan’ın güvenlik boyutundaki önemini ortaya koyuyor. Mavi Vatan doktrinini ortaya koyan isim olarak benim ‘Mavi Vatan’ anlayışım ne Atlantikçi, ne Avrasyacı, ne Rusçu, ne Amerikacı, ne NATO’cu, ne de Çinci’dir. Mavi Vatan “Türk Milletçi, Türkiyeci ve Türkiye Cumhuriyetçidir.” Mavi Vatan Türkiye’nin denizlerdeki Misak-ı Milli’sidir ve tüm ideolojilerin ve siyasi partilerin üzerinde milli bir konudur. AA