“Güvenlik” kavramı, her dil ve toplumun kullandığı bir kavram olmakla birlikte, evrensel anlamda genel geçer bir tanımını yapmak, kavramın çok boyutluluğu ve türetilmiş olması nedenlerinden dolayı oldukça güçtür. Zira “güvenlik”kavramı, kişilerin ve toplumların değişken yapıdaki dünya görüşleriyle uyumlu bir biçimde türetilmiş ve bunun doğal sonucu olarak da “güvenlik ne demektir?” sorusu, tüm zamanlar ve mekânlar için geçerli olabilecek bir yanıt bulamamıştır.
Yine de kavrama dair şu şekilde genel bir tasvir yapılabilir: Sahip olunan değerlere yönelik herhangi bir tehdidin ve böylece bu değerlere bir saldırı olacağı korkusunun bulunmaması hali; istenmeyen veya beklenmeyen durumlara karşı zarara uğrama ihtimalînin olmaması durumudur.
Kavramın tarihsel ve etimolojik kökenine bakıldığında, Türkçede güvenlik kelimesinin, “itimat” ya da “inanmak” anlamına gelen “güven” kökünden türetildiği görülmektedir. Böbürlenmek, mağrur olmak anlamına da gelen “güven” kökünden dolayı kelime, 19. yüzyıla dek ağırlıklı olarak olumsuz anlamda kullanılmıştır. “Güvenlik” kelimesi ise sıfatlardan, soyut ad ya da adlardan işlev belirten ad türeten “lik” ekinin eklenmesiyle elde edilmiştir. Her dilde bu anlamı içeren bir kavram bulunduğu gibi “güvenlik” kelimesinin uluslararası alanda kullanılan İngilizce karşılığı “security” kelimesidir. Güvenlikle ilgili uluslararası alanda yapılan çalışmalardaki temel yaklaşımlar da, “security” kelimesinin bu etimolojik kökeni ile uyum halinde olduğunu göstermektedir.
Kavramın Latince ‘se’ (olmaksızın) ve ‘cura’ (endişe) kelimelerinin birleşmesinden oluşan “securitas” kelimesinden türetilmiş olduğu ve tercüme edildiğinde, securitas’ın “endişeden uzak olma ve sükûnet” anlamına geldiği görülmektedir. Antik Yunan’a (ataraksia) kadar dayandığı düşünülen securitas kavramının ilk kez Çiçero (MÖ 106-143) tarafından kullanıldığı ileri sürülmektedir. Başlangıçta, Romalılar tarafından securitas biçiminde kullanılmaya başlanan ve aynı zamanda dinî çağrışımlara da sahip olan kavramın, Orta Çağ’ın sonunda yerini “certitudo” kavramına bıraktığı ifade edilmektedir. Günümüzde, insan ve doğaya zarar verebilecek olayların önlenmesi, düzenin korunması, mal ve can emniyetinin sağlanması, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi amacıyla, olması muhtemel tehlike ve tehditlere karşı alınan her türlü aktif, pasif, koruyucu, önleyici ve elektronik önlem durumunu güvenlik kavramı bağlamında değerlendirmek mümkündür.
Güvenlik algı ve gereksiniminin günümüz toplumlarında da en önemli unsur olarak önceliğini koruduğu rahatlıkla söylenebilir. Özellikle günümüz devletlerinin kendi bütçelerinin çok önemli bir kısmını (hatta eğitim, sağlık, kültür alanlarının toplamından da fazlasını) savunmaya, polis ve ordu yapılanmalarına, kısacası güvenliğe harcamaları bu durumun ne kadar ehemmiyetle ele alındığını açıkça göstermektedir.