Hamidiye Alayları, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid tarafından 1891 yılında kolluk ve askerî hizmetleri ifa etmek üzere, genellikle Anadolu’nun doğusundaki Müslüman aşiretlerin bünyesinde Hamidiye Hafif Süvari Alayları adıyla kurdurulmuş silahlı ve atlı birliklerdir. Kısaca Hamidiye Alayları olarak bilinen bu birliklerin varlıkları —daha sonraki dönemde ıslahat çalışmalarıyla birlikte Aşiret Alayları adıyla— devletin bir güvenlik politikası olarak devam ettirilmiş ve Osmanlı Devletinin yıkılışıyla son bulmuştur.
Bununla birlikte, günümüzde, Hamidiye Alayları politikası bölücü teröre karşı mücadelede başvurulan Geçici Köy Korucusu (GKK) sistemi ile ilişkilendirildiğinden, ayrıca uygulandığı bölgede bıraktığı siyasî, sosyal ve ekonomik etkiler nedeniyle hala güncelliğini koruyan, yerli ve yabancı akademisyen ve pratisyenler arasında merak edilen bir konudur.
Hamidiye Alayları politikasının özünde, aşiretlerin devlet kontrolünde silahlandırılarak eğitilmeleri öngörülmüştür. Bu bağlamda, Kürt, Türk ve Arap aşiretleri arasında kurulması öngörülen Hamidiye Alaylarıyla ilgili olarak 1891 yılında çıkarılan ilk Nizamname 53 madde ve bir sonuçtan ibarettir. Nizamnamede, alayların 4 bölükten az ve 6 bölükten fazla olamayacağı, her alayın en az 512, en fazla 1152 kişiden meydana geleceği, büyük aşiretlere bir veya birden fazla alay kurma yetkisi verilebileceği, küçük aşiretlere ise bir kaç bölük kurma hakkı verileceği, ancak aşiretlerin birleştirilmesinin sadece merkezî otoritenin veya ordu komutanının emriyle olacağı ifade edilmektedir.
17-40 yaş arası bütün aşiret erkekleri kayıt edilerek, askerliklerini kendi aşiret alaylarında yapmaları ve askerlik eğitimlerini tamamlamaları sağlanacaktır. Kendi aşiretinde alay bulunmayan aşiret fertleri nizami ordu içerisinde askerlik hizmetini yapacaklardır. Ayrıca, her alaydan 2 çavuş merkezdeki Mektep Alayında, buna ilaveten her alaydan bir çocuk Süvari Mektebinde eğitime alınacak ve eğitimlerinin ardından kendi memleketlerine ve alaylarına çavuş ve teğmen rütbeleriyle geri gönderileceklerdir.
Bu politika ile aşiretler ile doğrudan Padişah/Halife arasında daha önceden hiç olmayan bir diyalog geliştirilmiş, aşiretlerin büyük oranda devlete itaati sağlanmış ve askerî güç olarak destekleri alınmıştır. Padişaha ve Halifeye yönelik olduğu görülen bağlılığın, zamanla devlete olan bağlılığa dönüştüğü söylenebilir. Hatta bazı aşiretler (Millî ve Karakeçili) Balkan Savaşı’na katılmış ve yararlılık göstermişlerdir.
Sonuç olarak, Hamidiye Alayları politikası, Balkanlar’da yaşanan çözülmenin önüne Anadolu’da geçebilmenin en önemli faktörlerinden birisi olarak görülmektedir.