İntifada Arapça kökenli bir kelime olup Türkçeye “ayaklanma” şeklinde çevrilmektedir. Özel anlamıyla ise ‘İntifada’ Filistin halkı tarafından İsrail işgaline karşı gerçekleştirilen direnişi temsil etmektedir. Birinci İntifada dönemi 8 Aralık 1987 tarihinde başlamış olup 1993 Oslo Görüşmelerine kadar sürmüştür. İkinci İntifada dönemi ise 2000 yılının sonlarında başlamış olup 2005 yılına kadar sürmüştür.
8 Aralık 1987 tarihinde Gazze’de İsrail askerlerince kullanılan bir araç çarşı içerisine yönelerek 4 Filistinlinin ölümüne, 17 Filistinlinin de yaralanmasına sebep olmuştur. Olay Filistin halkı tarafında bir gün önce Gazze Taksi Meydanında bıçaklanan bir Yahudi için gerçekleştirilmiş bir misilleme olarak algılanmış ve Filistinliler bu durma yoğun tepkiler göstermiştir. İlk etapta İsrail tarafından basit bir protesto olarak görülen ve kısa sürede yatışacağı değerlendirilen hareket büyük bir halk ayaklanması şekline bürünmüştür.
İsrail’in Gazze İslam Üniversitesini kapatma kararı almasıyla halkın tepkisi büyümüş ve Cebeliye Mülteci Kampında başlayan ayaklanma önce Gazze’deki diğer mülteci kamplarına, sonrasında Batı Şeria’ya ve Nablus’a yayılmıştır. Bu sivil direnişin İsrail üzerinde daha önce hiçbir silahlı mücadelenin oluşturamadığı etkiyi oluşturmuş, dünya kamuoyunda da büyük ses getirmiştir. Yıllarca süren direniş sonucunda İsrail halkının da baskılarıyla İsrail barış süreci için müzakereleri başlatma kararı almıştır. Bunun sonucunda başını ABD’nin çektiği uluslararası girişimlerle taraflar arası anlaşma yolunda adımlar atılmıştır. Washington Görüşmeleri sonuçsuz kalmasına karşı Norveç’te başlatılan Oslo Barış Süreci hızla ilerlemiş ve İzak Rabin ve Yaser Arafat’ın liderliğindeki iki grup 1993 tarihinde Oslo Barış Antlaşmasını imzalamıştır.
Oslo Antlaşmasının muğlaklığı sebebiyle iki taraf da ilk etapta bu antlaşmayı bir zafer olarak değerlendirmiştir. Fakat anlaşmayı takip eden süreçte Filistinlilerin beklentileri karşılanmamış, aksine İsrail’in Filistin toprakları üzerindeki iskânı genişlemiştir. 4 Kasım 1995’te Oslo Barış sürecinin arkasındaki önemli isimlerden biri olan İzak Rabin’in barış karşıtı bir İsrailli tarafından öldürülmesi olayını takip eden süreçte 1996 yılında İsrail hükümetinin başına Benyamin Natenyahu’nun gelmesiyle birlikte barış süreci işlemez duruma gelmiştir.
Bundan sonra atılan adımlar sonuçsuz kalmış ve Oslo antlaşmasında verilen vaatlerin yerine getirilmeyişi Filistin halkında büyük bir hayal kırıklığına sebep olmuştur. Sorunların bir çözüme ulaştırılamayışı Filistin halkında radikal söylemlerin ön plana çıkmasına neden olmuştur. Ariel Şaron’un 2000’de Harem-ül Şerif’i ziyaret ederek kutsal yerlerin dahi İsrail egemenliği altında olduğu mesajını vermesi Filistinlilerce tepkiyle karşılanmıştır. 28 Eylül 2000 tarihinde ise aynı mesajı bu kez Mescid-i Aksa’da vermesiyle İkinci intifada patlak vermiştir.
Birinci İntifada’dan farklı olarak bu kez ayaklanmanın silahlı boyutu ön plana çıkmış; İsrail’e karşı saldırılar hız kazanmış; bu dönemde pek çok intihar saldırısı gerçekleştirilmiştir. Bu durum Filistinlilerin davasına olan uluslararası kamuoyunda düşük olan desteğin daha da azalmasına sebep olmuştur. İsrail ise buna karşılık Filistinlilere karşı baskı ve saldırılarını artırmıştır. Filistin direniş hareketlerinin önde gelen isimleri İsrail güçlerince suikastlara uğramış pek çok lider hayatını kaybetmiştir. Saldırılar, Kasım 2004’te Arafat’ın vefatı üzerine müzakere yanlısı Mahmud Abbas’ın Filistin devlet başkanı seçilmesi sürecine kadar şiddetini artırarak sürmüştür. Şubat 2005 tarihinde Ariel Şaron ve Mahmud Abbas bir araya gelerek ateşkesin sağlanmasına karar vermişlerdir. Hamas ve İslami Cihat gibi örgütler bu karara uymayacaklarını deklare etmelerine rağmen Abbas’ın çabaları sonucu ateşkes kararına uyma kararı alınmış; böylece İkinci İntifada son bulmuştur.