Kamu düzeni; belirli bir ülkede ve belirli bir zamanda asayişin sağlanması, bireylerin ve toplumun çeşitli tehdit veya tehlikelerden korunması ve toplumun sağlıklı bir çevrede yaşamasının sağlanması için gerekli kurallar bütünüdür.
Kamu düzeni, hukukun çeşitli alanlarını ilgilendiren bir kavramdır. Kamu hukuku ve özel hukukta farklı anlamlar ihtiva edebilir. Kamu düzeni üç önemli unsurdan meydana gelmektedir. Bu unsurlar esenlik, güvenlik ve sağlıktır.
- ESENLİK UNSURU: Hayatın normal seyrini olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü düzensizliğin yokluğudur. Karışıklığın olmadığı, asayişin en iyi şekilde sağlandığı bir ortamın meydana getirilmesi halidir.
- GÜVENLİK UNSURU: Güvenlik, bireylerin can ve mallarına zarar verebilecek tehdit ve tehlikelerin yokluğu anlamına gelir. Kişilerin kamusal ya da kamuya açık yerlerde, saldırıya, zorlamaya, itilip kakılmaya uğramadan dolaşabilmeleri ve bulunabilmeleridir.
- SAĞLIK UNSURU: Bireylerin bulaşıcı ve salgın hastalıklardan korunması, toplumun sağlıklı bir çevrede yaşamasının sağlanmasıdır.
KAMU GÜVENLİĞİ
Kamu güvenliği bir saldırı karşısında toplumu oluşturan birey ve grupların korunmasının ötesinde ülkede yaşamın doğal akışını sürdürmesi anlamına da gelir. Bu nedenle kamu güvenliğini sağlamak için korunması gereken potansiyel hedeflerin sayısı oldukça fazla ve yüksek maliyetlidir.
Terörizmin amacının kamu politikalarını etkilemek olduğunu ve hedeflerin de genellikle siviller olduğunu düşündüğümüzde kamu güvenliğinin önemi bir kez daha anlaşılır. Terör eylemleri diğer hedeflerinin yanında siyasî mesajlar vermeyi amaçlar. Mevcut politikalardan duyulan memnuniyetsizlik bu mesajlardan biridir. Bu nedenle terör, kamu politikalarının değiştirilmesini hedeflerken bunu, kamu güvenliğini tehdit ederek sağlamaya çalışır. Özellikle toplumun karmaşık yapısı dikkate alındığında güvenliğin sağlanması gittikçe zorlaşır. Devlet, kaynaklarının önemli bir bölümünü bu tehdidi ortadan kaldırmak ve kamu güvenliğini sağlamak amacıyla kullanmak zorunda kalır. Terör eylemlerinin caydırılması amacıyla kullanılan kaynaklar arasında finansal, siyasî, moral ve insan kaynaklarını sayabiliriz. Gerekli kaynakların çeşitliliği mücadelenin karmaşık yapısını yansıtır niteliktedir.
Kamu güvenliğini sağlamaktan sorumlu olan birimler, terör eylemlerinin gerçekleşme olasılığını belirlerken “genel tehdit göstergeleri”, “yerel tehdit göstergeleri” ve “spesifik tehdit göstergeleri” olmak üzere üç temel göstergeden faydalanırlar.
Bir ülkede teröre yol açabilecek koşulların varlığını belirlemek için “genel tehdit göstergeleri” kullanılır. Bunlar bulundukları ülkede terör tehdidini arttıran bir dizi ekonomik ve siyasî özelliktir. Terör eylemlerini öngörmek yerine bu göstergeler ülkedeki genel durumun terör eylemlerinin ortaya çıkmasına ne derece elverişli olduğunu değerlendirir.
“Yerel tehdit göstergeleri” daha dar bölgelerde terör tehdidini ölçer. Bölgesel muhalif oluşumlar ve bunların şiddet kullanma eğilimleri bu değerlendirmelerin kapsamına girer. Radikal grupların ortaya çıkması, silah satışlarındaki dalgalanmalar, tehdit, saldırı, adam kaçırma olaylarının artması bu göstergelerden bazılarıdır.
“Spesifik tehdit göstergeleri” ise belirli bir hedefin terör eylemlerine karşı ne derece savunmasız olduğunun belirlenmesinde kullanılır. Bu tür göstergelerin arasında geçmişte benzer hedeflere yapılan saldırıları, hedefin ne derece dikkat çekici olduğunu, korunma seviyesini ve taktiksel değerini sayabiliriz.
Bu tehditlerin ortaya çıkmasıyla mücadele süreci başlar. Terörle mücadelenin ileriye ve geriye dönük yöntemlerinden geriye dönük olanlar, gerçekleşmiş saldırıların ardından cezalandırma amaçlı eylemlerdir. İleriye dönük yöntemler ileride gerçekleşebilecek eylemleri caydırma amaçlı veya bunlara karşı savunmayı hedefleyen çalışmalar olduğundan kamu güvenliğini sağlamanın odağında yer alır. Bu yönde devletlerin çabaları farklı alanlara yayılır ve çeşitli kategorilerde kaynakların bir arada kullanılmasını gerektirir. Bu yöntemlerden üçünün ön plana çıktığı söylenebilir.
Öncelikli amaç terör örgütlerinin yeni üye kazanmalarının engellenmesi yoluyla güçlerinin uzun vadede zayıflatılmasıdır. İkinci sırada teröristlerin kaynaklara ve hedeflerine ulaşımını engellemek gelir. Üçüncü olarak ise özellikle uzun ömürlü ve başarılı terör gruplarının örgütlenme çalışmalarının hedeflenmesi gerekir.
Ancak bu amaçlar doğrultusunda kamu güvenliğini sağlama çalışmalarının maliyetinin terör örgütlerinin yapısı gereği terörle mücadele ve terörist gruplara karşı savunma açısından oldukça yüksek olduğu bilinmektedir. Çünkü kamu güvenliğini sağlamak demek sadece can kaybını engellemek değildir. Gündelik hayatın sekteye uğramasının da engellenmesi gerekir. Bu da sadece bireylerin değil elektrik santralleri, limanlar, su ve enerji kaynakları, bankacılık sistemleri, bilgisayar ağları gibi birçok tesisin de korunması demektir. Bu yaklaşım kamu güvenliğini sağlamanın maliyetinin ekonomik ve siyasî olmak üzere iki temel boyutu olduğunu gösterir.
Ekonomik maliyetin yüksek olması potansiyel hedeflerin çok farklı tehdide ve yönteme karşı savunulması gerekliliğinden ve bu savunmanın koordine edilerek yürütülmesi zorunluluğundan kaynaklanır. Bu hedeflerin sayısı ülkenin gelişmişlik seviyesine paralel olarak artarken savunulması da zorlaşmaktadır. Gereken ekonomik kaynak düzeyi dikkate alındığında hiç bir ülkenin halkına ve bütün hedeflerine güvenlik sağlaması imkansızdır. Bu nedenle Hükümetler seçici davranmak zorunda kalır ve başarı daha önce belirttiğimiz gibi düşmanı tanımak ve kapasitesini, önceliklerini bilmekten geçer.
Siyasî maliyetler iki yönlü olabilir. Güvenliği arttırmak için alınan tedbirlerin başarısız olması durumunda ülkeyi yönetenler meydana gelen olayın sorumluluğu altında kalabileceği gibi bu çabaların toplumsal yaşama getirdiği ek maliyetin çok yüksek olması da memnuniyetsizliğe neden olabilir. Özellikle güvenliği arttırma adına haklar ve özgürlüklerin kısıtlanması önemli bir gerilim kaynağı yaratarak iktidarları zor durumda bırakabilir.