PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da yakalanması sonrasında yaşanan gelişmeler terör örgütünün yeni bir döneme geçişinin temelini oluşturmaktadır. Öcalan’ın yakalanmasından sonra örgüt süreç içerisinde yeni dönemin yol haritasını çizmeye başlamıştır. Bu yeni dönemde Öcalan, demokrasi söylemleri üzerine yoğunlaşarak örgütü yeni bir alana taşıma çabasında olmuştur. 2000’lerin başından itibaren örgütün yeni söylemleri büyük ölçüde demokrasi eksenlidir. Hemen her yeni yapılanmada ve örgütlenmede demokrasi kelimesi sıklıkla kullanılmış ve adeta PKK ve tabanı demokrasiyi istismar eden örgüt haline gelmiştir.
1999 Sonrasında Örgüt Yapılanmasında Arayışlar
PKK’nın bugüne kadar geçen sürede konjonktürel değişimler geçirdiği görülmektedir. PKK, 2002 yılında KADEK olarak yeniden yapılandırılmış ancak bu yapılanmanın yeni süreçte yeterli olamayacağı düşüncesiyle KADEK, 26 Ekim 2003 tarihinde feshedilerek yerine KONGRA-GEL yapılanması oluşturulmuştur. Sadece isim bazında bir değişiklik gibi görünen bu durum, daha önce de belirtildiği gibi aslında terör örgütünün uluslararası alanda köşeye sıkıştığı ve terör örgütleri listesine yeni yapılanmasının da alınması nedeniyle gerçekleşmiştir.
2003 yılı örgütün varlık yokluk yılı olarak görülebilir. Türkiye’deki demokratikleşme adımları yanında uluslararası alanda Irak’ın işgali sonrası Kuzey Irak’ın durumu PKK terör örgütünün geleceğini de şekillendirmiştir. Örgüt bu süreçte sıkışmışlığını aşmak amacıyla tekrar silahlı şiddete dönme kararı almış ve yeniden PKK adı altında farklı bir sürece girmiştir. Bu süreç 2004 sonrası başlayan ve bugüne kadar devam eden yeni bir dönem olarak görülebilir.
2004 yılından itibaren meşru savunma adı altında asimetrik saldırılarla gerçekleştirilen eylemler örgütün varlığını yeniden hissedilir noktaya taşımıştır. Bir yandan kırsalda gerçekleştirilen eylemler devam ederken bir yandan da demokrasi söylemi ile örgüt siyasal ve toplumsal alana açılma çabası içerisinde olmuştur. Yeni dönemde belirlenen örgüt stratejisi, meşruiyet kazanmayı ve legal faaliyet metotlarını öne çıkarmayı esas almıştır. Bu, dışarıdan bakıldığında çelişkili bir durum gibi görülse de örgüt bir yandan şiddet eylemleriyle eylemsellik noktasındaki kapasitesini hala koruduğu mesajını hem tabanına hem de devlete verirken, diğer yandan da siyasallaşma çabalarına devam eden ikili bir stratejiyi kimi zaman aynı anda kimi zaman da sırayla kullanmıştır.
Yeni döneme ayak uydurmak ve süreçteki gelişmeleri kendi lehine çevirmek amacıyla örgüt, Öcalan’ın talimatlarıyla Mart 2005 tarihinde KKK (Koma Komalen Kürdistan/Kürdistan Demokratik Konfederalizmi) adıyla yeni bir oluşum meydana getirmiştir. KKK yapılanması örgütün değişmeyen politik ajandasının yeni dönemde hayata geçirilme projesinin örgütlenme modelidir. Diğer bir ifadeyle, 1978’de örgütün amaçladığı Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan ideali 2005’te Demokratik Konfederalizm adı altında hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Değişen ideolojik tutumlar karşısında değişmeyen ana unsur devletleşme ideali ve yaklaşımıdır. KKK bu anlamda halk tabanını bir yandan şiddet unsuru ile bir yandan da demokratik söylemler ile örgütlemeye çalışmaktadır.
KKK’dan KCK’ya Geçiş
16-22 Mayıs 2007 tarihleri arasında örgüt tarafından gerçekleştirilen 5. Genel Kurul Toplantısı’nda, Kürdistan Demokratik Konfederalizmi (KKK) sistemi yerine yeni bir yapıya geçilerek Kürdistan Halklar Topluluğu (KCK) adı altında oluşum kurulmuştur.
KCK yapılanmasının, örgütün geldiği noktada yaşamsal ve işlevsel bir yapıya sahip örgütlenme modeli olduğu görülmektedir. Bu örgütlenme modeli; başta Öcalan olmak üzere örgüt yöneticilerinin söylem ve ifadeleri çerçevesinde, mevcut dönemde örgütün pratik anlamda en aktif ve organik yapısı olarak görülmüştür.
KCK yapılanması, kendi sözleşme metnine “devlet olmayan örgütlenmiş, demokratik, siyasal ve toplumsal organizasyon” olarak nitelendirilmektedir. Yine KCK sözleşmesine göre, KCK “yasama”, “yürütme” ve “yargı” erkleri çatısı altında toplumsal tabanı bu erkler ekseninde yönetme amacı taşıyan bir yapılanmadır.
KCK, kendi yapılanması içerisinde, bir devlet örgütlenmesinin sahip olduğu işlevsel organlar kurarak örgütsel yapısını bu eksende şekillendirmektedir. Bu yolla hem terör örgütü PKK’yı hem de siyasî unsurları yönlendirebilmektedir. PKK terör örgütü, KCK’yı ideolojik olarak besleyen, temelini oluşturan ve ona yol açan çekirdek yapıdır. KCK ise PKK’yı çevreleyen mevcut dönem içerisinde örgüte yeni yaşam alanları oluşturan, eylemsel düzeyde hareket alanları açacak siyasî söylem ve etkinliği sağlayan çatı bir örgütlenme düzeni olarak görülebilir.
KCK Yapılanmasının Örgütlenme Modeli
KCK, örgütlenme modeli olarak dikey, yatay ve özerk organları çevreleyen bir yapılanmaya sahiptir. Tüm bu yapılanmalar, yasama, yürütme, yargı, sosyal alan grupları ve KCK-TM ekseninde şekillendirilmektedir.
KCK yapılanmasının en temel organlarının başında yasama faaliyetlerini halk meclisleri modeli ekseninde dört ülkede ortaya koyan Kongra-Gel yapısı gelmektedir. Kongra-Gel yapısı hakkında KCK Sözleşmesinin 12. maddesinde belirtilen ifadelere bakıldığında, tamamen bir “Meclis Modeli” olarak kurgulanmıştır. Özellikle aynı maddenin son fıkrasında belirtilen “Kongra Gel, KCK adına devletler ve milletler arası kuruluşlar ve farklı topluluklarla yapılan antlaşmaların onaylanmasını görüşüp karara bağlar. Evrensel, üç kuşak haklarına uygun, insanlığın kazanımı haline gelmiş antlaşma ve sözleşmeler ilkesel olarak benimsenir ve çıkarttığı kanunların bu antlaşma ve sözleşmelere uygunluğuna dikkat eder” ifadesi bir meclisin uluslararası anlaşmaları onaylaması veya uygunluğunu denetlemesi ile özdeş anlama gelmektedir. Kongra-Gel yapısı temel olarak dört ülkede oluşturulan partilerle şekillenmiştir.
KCK yapısının en işlevsel organı olan yürütme organı farklı alan merkezlerinden oluşmaktadır. Bu alan merkezleri, hem toplumun hem siyasetin hem de örgütün kılcal damarlarına kadar girebilen ve tabana doğru yayılan bir örgütlenme modelini ortaya koymaktadır. Alan merkezlerinin faaliyetlerini yürüten en etkin yapı TM (Türkiye Meclisi) yapısıdır.
Alan merkezleri pratikte yasama ile ortak bazı noktalara da sahiptir. Örneğin kent meclisleri veya komün meclisleri yapısı alan merkezlerinin faaliyetleri kapsamındadır. Aynı zamanda KCK-TM’nin de temel amaç olarak gördüğü yapı köy, komün, kent ve halk meclislerinin oluşturulmasıdır. Bunun gerçekleşebilmesi için KCK- TM yapısı hem uzun vadede bir yasama organı hem de mevcut dönemde yürütme faaliyetlerini yerine getiren temel yapı olarak görülebilir. Kamuoyunun gündeminde sürekli tartışılan KCK konusu aslında KCK-TM’nin faaliyetleri olarak ifade edilebilir. Bu anlamda esas tartışılan konu KCK-TM konusudur. Alan merkezleri KCK yapısının çekirdeğini oluşturan ve geleceğini belirleyecek olan temel örgütlenme yapılarıdır. Her bir alan merkezî kendi altında çok sayıda komite ile siyasî, sosyal, kültürel ve kadınlarla ilgili alanlarda toplumsal tabana yön vermeyi amaçlayan bir baskı unsuru olarak yapılanmışlardır.
KCK yapılanmasının en dikkat çeken organları yargı başlığı altında yer almaktadır. Örgüt kendi adalet mekanizmasını üç çeşit mahkeme sistemi kurarak oluşturmuştur. Bunlar; 1) Halk Özgürlük Mahkemesi, 2) İdari Mahkemeler, 3) Halk Mahkemeleridir. Ayrıca askerî konularda ve kadın örgütlenmesi olan KJB’yi ilgilendiren alanlarda yargılamaların Yüksek Askerî Mahkeme ve KJB Yargı organlarınca gerçekleştirileceği belirtilmektedir.
Sonuç olarak KCK yapılanmasının yukarıda belirtilen tanımlamalarına ve bu tanımlamaların kaynaklarına bakıldığında ortaya çıkan netice genel hatlarıyla özetlenecek olursa;
• KCK örgütlü, illegal ve silahlı bir örgütlenmedir,
• KCK çatı bir örgütlenmedir,
• KCK politik ajandası olan bir yapıdır. Bu eksende devlete alternatif bir model oluşturma amacını taşır,
• KCK halkla, Sivil Toplum Örgütlerle, ticarî kuruluş ve siyasî oluşumlarla temas kurabilen ve bu yapılar
üzerinde baskı unsuru olan bir yapılanmadır,
• Abdullah Öcalan’ı eylemlerinin merkezîne oturtmaktadır,
• KCK yeri geldiğinde silahlı eylemleri, yeri geldiğinde de demokrasi söylemlerini kullanan “pragmatist” bir örgütlenmedir.