Radikal kelimesi, mutedil kelimesinin karşıtı olarak kullanılabilen; fundamental olan, aşırıcı, köktenci gibi manalara gelmektedir. Radikalizm ise toplumsal düzeni büyük oranda etkileyen değişimler içeren aşırı siyasî reformlar üretmeye çalışmak veya bunları desteklemek olarak tanımlanmaktadır.
Bu çerçevede radikalleşme literatürde genellikle teröre giden yolda uygun motivasyonel ve algısal ön şartların oluşmasını sağlayan süreçleri tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Radikalleşme kavramını anlamak ve onunla mücadele etmek terörle mücadelenin, özellikle son yıllarda, en önemli sacayaklarından birisi olarak görülmektedir.
Terörizm literatüründe radikalleşme, pasifizmden şiddete doğru yükselen bir süreç, bir yol olarak değerlendirilmektedir. Radikalleşme bir grubun, sosyal ya da siyasal bir amaç için mobilize olmasını ancak bunda başarısız olup bazı aktivistleri tatmin edememesini içeren bir süreç sonucunda, daha keskin ve köktenci çözümlere yönelmelerini ifade eder. Ancak daha keskin ve köktenci çözümlere yönelen yani radikalleşen her birey ya da grubun terörize olduğunu söylemek mümkün değildir.
Diğer bir deyişle, bir ideoloji ya da dünya görüşünü radikal bir biçimde benimseyen bireylerin hepsi sonuçta teröre bulaşmayabilirler. Dolayısıyla radikalizmi terörün ön şartı olarak görüp “güvenlikçi” politikalara başvurmak ve kişi özgürlükleri ve demokratikleşme pahasına radikalizmle mücadele kisvesi altında terörle mücadele stratejileri tatbik etmek, arzulanan amaçların tersi ile sonuçlanan bir durumun ortaya çıkmasına yol açabilecektir. Burada asıl önemli olan husus, şiddeti içeren bir radikalleşmenin var olup olmadığıdır. Terörizm literatürü incelendiğinde radikalleşme kelimesinin genellikle “şiddete varan radikalleşme” ya da “militan radikalleşme” gibi tamlamalar içinde kullanıldığı kolaylıkla görülecektir. Bu da aslında radikalleşmenin başlı başına bir suç olarak görülmemesi gerektiğinin kanıtı olarak addedilebilir.