Sınır ötesi harekât veya diğer bir değişle sınır ötesi operasyon, egemen bir devletin kendi ulusal sınırları dışında gerçekleştirdiği, siyasî otoritenin kararı ve onayı sonucunda uygulamaya konulan ve güç kullanımını esas alan askerî bir faaliyet ya da faaliyetler bütünüdür. Sınır ötesi harekât sadece karadan, denizden ve havadan olabileceği gibi müştereken birkaçını ya da tamamını kapsayabilmektedir. Harekât, süre açısından sınırlı süreli ya da süresiz olabilmektedir. Alan açısından bir noktayı, bir bölgeyi ya da harekât gerçekleştirilen ülkenin tamamını kapsayabilmektedir.
Uluslararası hukuk açısından sınır ötesi harekât konusundaki temel kurallar Birleşmiş Milletler (BM) mevzuatı çerçevesinde düzenlenmektedir. BM Antlaşması’nın 2. maddesi ile üye devletler, meydana gelen uluslararası nitelikteki uyuşmazlıkları, uluslararası barış ve güvenliği ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek biçimde, barışçı yollarla çözmeyi taahhüt ederken, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı, gerek BM’nin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine gerekse kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınacaklarını beyan etmektedir. Şartın 33. maddesi ise uzaması uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını tehlikeye düşürebilecek nitelikte bir uyuşmazlığa taraf olan üye devletlerin her şeyden önce görüşme, soruşturma, arabuluculuk, uzlaşma, hakemlik ve yargısal çözüm yolları ile bölgesel kuruluş ya da anlaşmalara başvurarak veya kendi seçecekleri başka yollarla buna çözüm arayacakları belirtilmektedir.
Şartın 2 ve 33. maddelerinden yola çıkılarak denilebilir ki üye devletlerin birbirleri ile olan münasebetlerinde barışçıl tutum sergilemeleri ve bu kapsamda sayılabilecek uygulamaları benimsemeleri esas alınmaktadır. Ancak BM Şartının 51. maddesi buna bir istisna getirmektedir. Bu maddeye göre; Şartın hiçbir hükmü herhangi bir üye devletin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkını ortadan kaldırmamaktadır. Bununla birlikte süre açısından meşru savunma hakkı Güvenlik Konseyi’nin uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri almasına kadar sınırlandırılmakta, ayrıca meşru savunma hakkını kullanan üye devletin aldığı önlemleri Güvenlik Konseyi’ne bildirmesi zorunlu tutulmaktadır.
Uluslararası hukuk açısından meşru sınırlar çerçevesinde sınır ötesi harekât icra etmenin diğer bir şekli ise insancıl müdahale kapsamında mümkün olmaktadır. İnsancıl müdahale herhangi bir devlet tarafından insan haklarının veya uluslararası insancıl hukuk kurallarının ağır ve yaygın biçimde ihlal edilmesini veya devlet otoritesinin çökmesi sonucunda ortaya çıkan insancıl nitelikli krizleri önlemek veya engellemek amacıyla, ihlal veya krizden sorumlu devletin izni olmaksızın ona karşı, bir başka devlet veya devletler topluluğu yahut uluslararası örgüt tarafından gerçekleştirilen askerî kuvvet kullanımıdır.
Uluslararası hukuk açısından sınır ötesi harekât kapsamında değerlendirilmeye alınması gereken bir diğer konu ise sıcak takip konusudur. Sıcak takip, bilinen diğer adıyla kesintisiz izleme hakkı aslen deniz hukuku kapsamında yer alan bir uygulama olup belirli şartların oluşması halinde karada da icra edilebileceği değerlendirilmektedir. Bu kapsamda sahildar bir devletin yetkili makamları, bu devletin kanunlarına ve kurallarına aykırı hareket ettiğine ilişkin yeterli kanıya sahip oldukları takdirde bir yabancı geminin izlenmesine girişebilmektedir.
Sıcak takibin karada icrası halinde ise bu durum tamamen farklılık göstermektedir. Zira bir ülkenin egemenlik alanının bittiği yerde diğer bir devletin egemenlik hakkı başlamaktadır. Karada sıcak takibi mümkün kılabilen temel hukukî araç ise ülkelerin ikili olarak yaptığı anlaşmalardır.