Ana SayfaGüvenlik SözlüğüTerörle Mücadele İstihbaratı

Terörle Mücadele İstihbaratı

Terörle mücadele literatürü incelendiğinde, terörle mücadele istihbaratının (TMİ), 20. yüzyılın sonları ve 21. yüzyılın başında ortaya çıkan, fonksiyonel olarak diğer istihbarat türlerinden ayrışan bir istihbarat çeşidi olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Bunun gerekçesi olarak da, terörün Soğuk Savaş dönemi sonrası yükselen tehdit olarak yerini alması, küreselleşme ve bilgi çağı gibi sosyal etmenler ile birlikte yeni istihbarat türlerinin ortaya çıkması görülebilir.

İstihbarat kavramı tartışılırken, istihbaratın ürün, fonksiyon, organizasyon ve amaç odaklı olarak farklı şekillerde tanımlanabildiği ifade edilmektedir. En kısa ve kapsamlı anlatımla istihbarat tanımının; “belli bir amaca yönelik olarak, açık ve gizli kaynaklardan bilgi toplanması, bu bilgilerin anlamlandırılması, değerlendirilmesi, analiz edilmesi ve sentezlenmesi, bunun sonucunda elde edilen yorumun ilgili birimlere dağıtımının zamanında yapılması süreci” olduğu dikkate alındığında, terörle mücadele istihbaratı (TMİ), terörist eylemlerin önlenebilmesi, önlenemediği takdirde ise olayın aydınlatılması ve faillerinin yakalanması amacıyla yapılan istihbarat faaliyetleri olarak tanımlanabilir.

Terör örgütlerinin oluşumu, eleman kazanmaları, silah ve mühimmat temin etmeleri, eylem hazırlığı yapmaları, eylem gerçekleştirme çabaları, terör örgütünün eylem ve büyüme stratejisi, söylem alanları, iletişim kanalları, manipüle ettiği politik, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlar terörle mücadele istihbaratının ilgi alanına giren konulardır. Ayrıca terörle mücadele istihbaratı, sadece teröristlere ve terör örgütlerine yönelik uygulanan fiziksel istihbarat ile sınırlı görülmemeli, terörün söylem alanına (propaganda faaliyetlerine) yönelik istihbarat olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

İstihbaratın, tarihsel süreç içerisinde çeşitli evrelerden geçtiği, içinde bulunduğumuz küreselleşme çağında, bilginin çoğalması ve çeşitlenmesinin de etkisiyle farklı türlere ayrıştığı ve yeni istihbarat türlerinin doğduğu bilinmektedir. Bunlardan biri olan TMİ’nin, kimi istihbarat metot ve yöntemleri açısından diğer istihbarat türleri ile benzeşse de, hedefi, amacı ve çalışma alanı dikkate alındığında diğerlerinden farklı olarak kendine has bir yapısı ve faaliyet şekli olduğu görülmektedir.

Her şeyden önce TMİ faaliyetleri, başka bir ülke ve topluma karşı değil, kendi toplumu adına ve kendi toplumu içerisinde gerçekleştirilmektedir. Hedefinde genel olarak, suça karışmış olan ya da suça karışma hususunda hakkında kuvvetli şüphe bulunan kendi yurttaşları bulunmaktadır. Ayrıca TMİ, toplumsal huzur ve güvenliğin tesis edilmesini amaçlayan ceza adalet sisteminin aktörleri arasında yer almaktadır.

Terörle mücadele istihbaratının, görev alanına ilişkin olarak, toplumsal huzurun ve güven ikliminin tesis edilmesi bağlamında, “terörist eylemleri aydınlatmak, terör örgütlerinin büyümelerini engellemek ve olması muhtemel terörist eylemlerin önüne geçebilmek” ve nihaî hedef olarak, toplumsal huzurun ve güven ikliminin tesis edilmesi için toplumsal desteği kazanacağı bir metoda ve kamunun güvenini sarsmayacak bir taktiğe başvurması, bunu yaparken de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve kişisel hak ve özgürlüklerin korunmasına dayalı bir değerler sistemine sahip olması gerekmektedir.

Son olarak, günümüzde yoğun olarak kullanılan “terörle mücadele istihbaratı” kavramında en güçlü vurgu “istihbarat” kelimesi üzerinde olduğundan, yaşanması muhtemel bir gerilim noktasına dikkat çekmek gerekir. TMİ ilk olarak istihbarat metot/taktikleri ve diğer istihbarat türleri ile ilgili bir çağrışım yapmaktadır. Dolayısıyla bu bakış açısıyla terörle mücadele istihbaratı, askerî istihbaratın ve ulusal istihbaratın bir çeşidi veya türevi olarak da algılanabilmektedir. Terminolojik olarak bakıldığında doğru denilebilen bu yaklaşım, terörle mücadele istihbaratını, ulusal ve askerî istihbarat ile paralel bir çizgiye taşımaktadır. Oysaki kendine has metot taktik ve değerler sistemi bulunan/bulunması gereken terörle mücadele istihbaratı için bu yaklaşım esasen hatalıdır.

Çevresel ve işlevsel analiz yapıldığında, ulusal istihbaratın esas itibarı ile yurt dışında faaliyet gösterdiği ve özellikle yabancı ajanlara karşı çalışmalar yürüttüğü bilinmektedir. Buna karşın iç güvenlik istihbaratı ve terörle mücadele istihbaratı, önemli ölçüde kendi toprakları üzerinde, kendi halkı arasında faaliyet yürütmekte ve daha ziyade suç işlemiş veya suç işlemesi kuvvetle muhtemel olan kendi yurttaşlarına karşı çalışmalar yapmaktadır. Bu nedenle, hem terörle mücadele istihbaratında hem de iç güvenlik istihbaratında “düşman” konseptinden ve “yok etme” stratejisinden bahsedilmemeli, onun yerine “suçlu” konseptinden ve “topluma entegre etme” stratejisinden söz edilmelidir. Terörle mücadele istihbaratının ceza adalet sisteminin altında yürütüldüğü dikkate alındığında, hukukun üstünlüğü, insan hakları, demokratik değerler, şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi kendine özgü metot, taktik ve değerler sistemine ihtiyaç duyduğu unutulmamalı ve toplumsal güveni kazanan bir terörle mücadele istihbaratının başarısını arttıracağı göz ardı edilmemelidir.

DİĞER İÇERİKLER