Ana SayfaGüvenlik SözlüğüToplumsal (Sosyal) Çatışma

Toplumsal (Sosyal) Çatışma

Literatürde sosyal çatışma (social conflict) olarak da kullanılan toplumsal çatışma kavramı sözlükte kişi ya da toplumsal kümelerin birbirlerinin amaçlarını engellemeye, çıkarlarının gerçekleşmesini önlemeye çalışması anlamına gelmektedir. Bazı yerlerde ise sadece “çatışma” sözcüğü “toplumsal çatışma” kavramı yerine kullanılmaktadır.

(Toplumsal) Çatışma Teorileri

Toplumsal çatışmanın temeli olan çatışmanın doğası ve işleviyle ilgili teoriler genelde 19. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar geçen sürede yoğunluklu olarak öne sürülmüştür. Çatışma teorilerine göre sosyal yapının temel belirleyici dinamiği çatışmadır. Çatışma kaçınılmaz bir olgu olduğu gibi sosyal değişmenin de itici gücüdür. Aslında bu yaklaşıma göre toplumu tayin eden ve onu ilerleten unsur da çatışmadır. Kısaca çatışma teorileri “nerede toplum varsa, orada çatışma vardır” ifadesini benimsemiştir.

Marx’ın Çatışma Teorisi

Bu alandaki ilk önemli teori Karl Marx’ın iki sınıf arasındaki çatışmaya dayanan toplumsal çatışma modelidir. Toplumun bütününü sermaye ve emeğin çıkarlarını temsil eden iki sınıfa bölen Marx’a göre, ekonomik yapı toplumun temelidir ve bu nedenle sosyal, siyasal ve zihinsel yaşam süreci maddî üretim şekli tarafından tayin edilir. Dolayısıyla üretim ilişkileri, mülkiyet dağılımı ve sermaye yapısının belirlediği bir toplumsal örgütlenmede sınıflar arası çatışma kaçınılmaz bir durumdur.

Coser ve Dahrendorf’un Çatışma Teorisine Katkıları

Çatışma kuramının gelişmesine katkıda bulunan Amerikalı Sosyolog Lewis A. Coser, aynı zamanda yapısal işlevcilik (structural functionalism) ile çatışma kuramını birleştiren ilk sosyologdur. Coser’ın çatışmacı görüşleri işlevselci bir yaklaşım içermektedir. Ancak Coser işlevselcilerin aksine çatışmanın olumlu işlevlere de sahip olduğunu ileri sürmektedir. Toplumsal Çatışmanın İşlevleri adlı eserinde Coser, çatışmanın yıkıcı unsurlardan ibaret olmadığını, grubu oluşturan bireyler arasındaki ilişkinin korunmasını sağlayabildiğini ve grubun dağılmasını önleyebildiğini öne sürer. Coser’a göre gruplar arasında meydana gelen bir çatışma grup içindeki üyeler arasındaki dayanışma ve birliği kuvvetlendirecektir.

Çatışma kuramının gelişmesine katkı sağlayan bir başka Alman felsefeci ve sosyolog Dahrendorf, toplumlarda meydana gelen sınıf mücadelesi ve güç üzerine yoğunlaşmıştır. Dahrendorf çoğunlukla Weber’in kavramlarıyla desteklediği kuramında, toplum içindeki çatışmanın nasıl işlevselleştiğini göstermeye çalışmıştır. Bu anlamda çatışma yönetsel ve ekonomik problemler gibi sebeplerle sürekli sınıflara ayrılan toplumda devam edecektir. Zira, sınıflaşmanın olduğu yerde çatışmaya dayalı ilişkiler her zaman olacaktır. Çatışmayı doğuran temel sebeplerden birisi ve en önemlisi güç için verilen mücadeledir. Gücün elde edilmesi ve daha sonra da karşıt sınıfa karşı kullanımı toplumsal tabakalaşmayı da beraberinde getirir. İlerleyen süreçte ortaya çıkan bürokrasi de hâkim sınıfı dışarıdan destekleyen bir güç olarak yapıda yerini almıştır. Tüm bu süreçte Marx’taki kadar başat olmasa da mülkiyet ve ekonomik çıkarlar da etkilidir. Üretim araçlarına sahip olmak güce sahip olmanın bir yoludur ancak tek yolu değildir. Din, eğitim durumu gibi ilave etkenler de bu sürece tesirde bulunabilirler.

DİĞER İÇERİKLER