Uluslararası terörizm kavramını açıklayabilmek için önce terör, terörizm ve terörist kavramlarının anlamlarına bakmak gerekir. Terör, yıldırma, korkutma, tedhiş, sistemli bir şekilde şiddet kullanma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biri ile devletin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak, yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemler olarak da tanımlanabilir. Terörizm, bir takım siyasî taleplerin karşılanmasını sağlamak amacıyla; bireyleri, grupları, toplumu ya da Hükümetleri yıldırmak için cinayet ya da imha hareketlerinin sistematik olarak uygulanması ya da bu amaçla tehdit oluşturulmasıdır. Terörizm, örgütlü bir grup ya da partinin, bireylerin veya azınlıkların, siyasî amaçlarına ulaşmak için, şiddeti sistemli bir biçimde kullanma tavrı ve yöntemi ile söz konusu tavrın gerisindeki teoridir. Bu kavramlar ışığında terörist şöyle tanımlanabilir: Terörist, siyasî maksadını, ideolojisini ve üstünlüğünü kabul ettirmek için halkı ve karşı tarafı ürkütecek, dehşete düşürecek hareket ve faaliyetlerde bulunan kimsedir.
Uluslararası terörizm kavramı ise, terörist eylemin sınır ötesi boyuta taşınmasına ve uluslararası etki ve sonuçlar doğurur hale gelmesine gönderme yapmaktadır. Uluslararası terörizmin, BM Güvenlik Konseyi Terörizmle Mücadele Komitesi’ne (UN Security Council Counter-Terrorism Committee) göre tanımı şöyledir: “Uluslararası boyutları da bulunan bir uzlaşmazlığın üzerine, bu uzlaşmazlığın arzu edilen yönde gelişimini sağlamak amacıyla bir üçüncü devletin sınırları dâhilinde bir yabancının kendi uyruğunda bulunmayan bir başkasına uyguladığı şiddet ve baskıdır.” Burada uluslararası terörizm, devletin desteği, sponsorluğu veya kontrolü altında, bireyler veya gruplar tarafından gerçekleştirilen terörist eylemleri ifade etmek için kullanılmıştır.
1960’lardan itibaren terörizm, uluslararası alandaki siyasî şiddet ve çalkantılara paralel olarak ivme kazanmıştır. Siyasî şiddet olaylarının bazıları şunlardır: Vietnam Savaşı başlamış, 1963’te ABD Başkanı John F. Kennedy, 1967’de Che Guevara, 1968’de Martin Luther King öldürülmüş, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Baader-Meinhof çetesi, Geçici İrlanda Cumhuriyet Ordusu, Japon Kızıl Ordusu ve İtalyan Kızıl Tugay’larının faaliyetleri tırmanışa geçmiştir. Terörizm teriminin siyasî jargonda yoğun olarak kullanımı da bu döneme rastladığı gibi, daha önceleri pek bilinmeyen, yolculardan biri tarafından uçak kaçırılması gibi yöntemler de bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır. Uluslararası terörizm kavramı bu tarihten sonra özellikle Filistin-İsrail çatışmasından beslenmek üzere uçak kaçırma, gemi kaçırma, Münih Olimpiyat Oyunları baskını, diplomatlara suikast ve kaçırma gibi birçok eylem ile anılmıştır.
11 Eylül 2001, terörizmin boyutları bakımından bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Bu tarihten önce, terörizm eylemlerinin çoğu konvansiyonel patlayıcıların kullanımından ibaret kalmış ve bunların en ölümcül olanlarında bile ölü sayısı yüzlü rakamları aşmamıştır. Artık terörizmin hem nicel hem de nitel bir sıçrama gerçekleştirdiği söylenmektedir. 11 Eylül’den itibaren “Süper terörizm” ya da “Kıyamet Terörizmi”nden söz edilmesine yol açan hususların arasında; terörist örgütlerin eş zamanlı saldırı yeteneği, saldırıların teknik açıdan niteliği, faillerin kendi ölümlerine gidişlerindeki kararlılık, ekonomik ve askerî hedeflerin seçiminde gözetilen simgesellik, sivil uçakların kaçırılarak birer kitle imha silahına dönüştürülmesi ve akabinde daha korkunç (örneğin nükleer, kimyasal, biyolojik) kitle imha silahlarıyla saldırı beklentisi, olayların bütün trajik boyutuyla derhal medyaya yansıtılması sayılabilir.
LUSLARARASI TERÖRLE MÜCADELE MEVZUATI
Günümüzde terörizm, tüm dünyayı derinden sarsan küresel bir tehlike haline gelmiştir. Bu durum terörle mücadelede başarılı olabilmek için uluslararası iş birliğini gerektirmektedir. Terörizmle mücadelede etkin uluslararası iş birliğinin ön koşulu terörizmin evrensel düzeyde kabul edilebilir bir tanımının yapılmasıdır. Yine terör örgütlerini tanımlamak, belirlemek ve adalet önüne çıkarmak konusunda devletlerin yaklaşımlarının birbirlerine yakınlaştırılması gereklidir. Oysa günümüze kadar terörizmi tanımlama yönündeki çabalar başarısız olmuştur. Bu başarısızlık, teknik nedenlerden değil siyasi nedenlerden kaynaklanmıştır. Devletlerin bir kısmı terörizmin kapsamlı olarak tanımlanmasına yönelik çabaları self-determinasyon hakkı karşıtı bir çaba olarak görmüş, bir başka kısmı, terörizmin tanımlanmasından ziyade nedenlerinin ele alınması gerektiğini savunmuştur. Devletler, terörizmle topyekun mücadele etmek yerine, öncelik sırasına göre mücadele stratejisi benimsenmiştir. Yani, devletler genel tanım yapmaktan vazgeçip uçak kaçırma, rehin alma, diplomatların öldürülmesi gibi kendilerini en çok rahatsız eden belirli fiilleri önlemeye çalışmışlardır. Bu çerçevede terörizmin önlenmesi ve etkin yaptırımlarla karşılanması amacıyla “uluslararası toplum” tarafından önemli metinler ortaya konulmuş ve bu metinler Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği; Avrupa Konseyi; AGİT, İslam Konferansı Teşkilatı ve Afrika Birliği Örgütü tarafından önemli uluslararası sözleşmeler haline getirilmiştir.
BM bünyesinde gerçekleştirilen anti-terörizm sözleşmelerinin önemli bir zafiyeti terörizm ve siyasi suç kavramlarının kesin bir şekilde ayrıştırılamamış olmasıdır. Oysa “suçluların iadesi” ve “sınır dışı etme”, terörizmle mücadelenin uluslararası iş birliği boyutunda en önemli analitik çerçeveyi oluşturmaktadır. Fiilin siyasal suç olup olmadığına karar verme hususunda devletler siyasal tercihleri doğrultusunda bir takdir hakkına sahiptir. Devletlere tanınan bu takdir hakkı, BM bünyesinde gerçekleştirilen anti-terörizm sözleşmelerinin önemli bir zafiyetini teşkil etmektedir.
Anti-terör amaçlı çeşitli bölgesel örgütler tarafından bölgesel sözleşmeler, bildiriler ve kararlar da hayata geçirilmiştir. Terörizmin önlenmesi bağlamından bölgesel örgütlerin gerçekleştirdiği sözleşme ve önemli belgelerin bazıları şunlardır:
Avrupa Birliği bünyesinde gerçekleştirilen anti-terör sözleşmeleri ve önemli belgeler:
- 27 Ocak 1977 tarihli Terörizmin Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi (Strasbourg).
- Terör Örgütlerinin Finansmanı ile Mücadelede İşbirliği Üzerine Konsey Tavsiyesi (9 Aralık 1999).
- Terörizmle Mücadele Bildirgesi.
- Terörizmle Mücadele Ortak Eylem Planı (10 Haziran 2005).
- Terörizmle Mücadele Stratejisi (30 Kasım 2005).
- Suçla Bağlantılı Malların Müsaderesine İlişkin Konsey Çerçeve Kararı (24 Şubat 2005).
- Terör Suçlarına Karşı İşbirliği Ve Bilgi Değişimi Üzerine Konsey Kararı (20 Eylül 2005).
- Terörizmle Mücadele Üzerine Konsey Çerçeve Kararı (13 Haziran 2002).
- Terörle Mücadele Kapsamında Bazı Kişi Ve Kuruluşlara Karşı Özel Kısıtlayıcı Tedbirler Alınmasına İlişkin Konsey Kararı (29 Mayıs 2006).
- Terörle Mücadeleye İlişkin Ulusal Düzenlemelerin Değerlendirilmesine İlişkin Avrupa Konseyi Raporu.
Diğer Uluslararası Örgütler bünyesinde gerçekleştirilen önemli anti-terör sözleşmeleri arasında şunlar vardır:
- Amerikan Devletleri Örgütü’nün hazırladığı 2 Şubat 1971 tarihli Kişilere Karşı Suç Formunu Alan Terörizm Eylemleri ve Uluslararası Alanda Önem Arz Eden İlgili Zorbalıkların Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (Washington Sözleşmesi).
- 14 Temmuz 1999 tarihli Terörizmin Önlenmesi ve Terörizmle Mücadeleye Dair Afrika Birliği Örgütü Sözleşmesi (Algiers).
- 1 Temmuz 1999 tarihli Uluslararası Terörizmle Mücadeleye Dair İslam Konferansı Örgütü Sözleşmesi (Ouagadougou).
- AGİT Terörizmin Önlenmesi Ve Terörizmle Mücadele Anlaşması
- Güney Asya Birliği Terörle Mücadele Anlaşması TMMM , 2013).