İki ülke, Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27) kapsamında 17 Kasım’da Ürdün Nehri ve Ölü Deniz çevresi ile su sistemini iyileştirmek için “niyet beyanı” imzaladı.
Niyet beyanının, debisi yüzde 7’ye düşen ve ana kolunu oluşturduğu Ölü Deniz’in su seviyesinde yıllık yaklaşık 90 cm’lik düşüşe neden olan Ürdün Nehri’nde iyileştirmeye gidilmesini öngördüğü belirtiliyor.
Ürdün’ün, dünyanın en alçak noktası olması itibarı ile “insanlığın ortak mirası olan” Ölü Deniz’in kurtarılması için uzun yıllardır uluslararası toplumun desteğini almaya çalıştığı ve niyet beyanının da bu çalışmalar kapsamında imzalandığı aktarılıyor.
İki ülke arasında yapılan bu anlaşmanın, İsrail’de Binyamin Netanyahu başkanlığında yürütülen hükümet kurma çalışmalarıyla eş zamanlı olduğu görülüyor.
Ürdün yönetimi attığı bu adımla yeni dönemde hükümetin başında olacak Netanyahu ile bir düşmanlık ortamı içinde bulunmamaya çalışıyor. Nitekim, Ürdün Kralı 2. Abdullah Netanyahu’nun başbakanlık yaptığı 2019 yılında ABD’de yaptığı bir açıklamada, İsrail-Ürdün ilişkilerinin en kötü dönemden geçtiğini söylemişti.
Ürdün Kralı’ndan “geniş bölgesel ortaklık” mesajı
Kral Abdullah, 13 Kasım’da meclis açılışında yaptığı konuşmada, ulusal kazanımları artıracak ve ortak çıkarlara hizmet edecek “geniş bölgesel ortaklıklar kurmak için” ülkesinin kilit rolünden ve jeopolitik konumuna yatırımdan söz etti.
Yaptığı konuşmayla dünyaya İsrail dahil herkese açık olduğu mesajı vermek istediği belirtilen Ürdün Kralı, ancak aynı zamanda Filistin davasını savunmaya devam ettiğini; adil, kapsamlı ve işgali bitiren bir çözüm olmadan da bu meselenin üstesinden gelinemeyeceğini vurguladı.
Filistinli uzmanlar da Netanyahu döneminde Ürdün-İsrail ilişkilerinin, muhtemel ekonomik projeler de dahil olmak üzere iki ülkeyi birbirine bağlayacak düzeyde olacağını belirtiyor.
İlişkilerin karmaşık olacağı öngörüsü
Ürdün Mute Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olan Velid el-Uveymir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ürdün İsrail ilişkilerinin geleceğine yönelik öngörülerini paylaştı.
“Ürdün ile İsrail arasındaki siyasi ve güvenlik ilişkileri, Netanyahu başkanlığında kurulması beklenen sağcı hükümet döneminde karmaşık olacak.” diyen Uveymir, barış anlaşması ve bulunduğu coğrafi konumun Ürdün’ün İsrail ile ilişki kurmasını gerektirmesi, Kral 2. Abdullah’ın bölgeye ve dünyaya açık olması ve en büyük ilgiyi ülkesi ve Filistin’in çıkarlarına vermesinden dolayı Ürdün’ün bölge ve İsrail ile elektrik karşılığı su projesi gibi ekonomik ortaklıklar kurmaya yöneldiğini kaydetti.
İsrail tarafı ile ekonomik ve ticari projelerin, iki ülke arasındaki ikili ilişkileri güçlendiren ve geliştiren alternatif bir yol olacağını kaydeden Uveymir, bunun, iki ülke arasındaki siyasi ve güvenlik sorunlarını çözmek ve Filistin çıkarlarını elde etmek için dayanılacak sağlam bir zemin olmasına yardımcı olacağını aktardı.
Uveymir, “Ürdün-İsrail ilişkilerinin geleceği, bölgeyle ikili ve çok yönlü ekonomik ve ticari ortaklıklar ışığında daha iş birlikçi ve olumlu olacak.” dedi.
“Ürdün ile İsrail arasındaki ilişkilerde bir atılım yaşanabilir”
Siyasi İşler Araştırmacısı Emel Aşur da “Enerji, gaz ve su alanlarındaki üst düzey iş birliği, bölgedeki terör örgütleriyle mücadele ve Filistin’de göreli istikrarın sağlanması gibi birçok sebepten dolayı gelecek yıl Ürdün ile İsrail arasındaki ilişkilerde bir atılım yaşanabilir.” ifadesini kullandı.
Ürdün ve İsrail’in, bölgedeki İran tehdidine ilişkin korkularında ortak olduğunu ve bu durumun da iki ülke arasında güvenlik iş birliğine yol açtığını ifade eden Aşur, ancak İsrail’in sözleşmelere ve anlaşmalara uymaması ve uluslararası hukuka saygı duymamasının, Ürdün tarafıyla özellikle su ve gaz başta olmak üzere herhangi bir anlaşmanın geleceğini tehdit ettiğini vurguladı.
Aşur, Amman ve Tel Aviv arasındaki ilişkilerde bir bütün olarak on yıllardır olduğu gibi gelgitler yaşanabileceğini ancak özellikle krizci bir unsur olarak bilinen Netanyahu’nun İsrail başbakanlığına geri dönmesiyle gerilim olasılığının daha ağır basacağını kaydetti.
Siyasi gerçekçilik
Siyasi analist Amir es-Sebayile de Ürdün ve İsrail arasındaki ortak çıkarlar çemberini genişleten anlaşmaların sayısı arttıkça, siyasi baskı alanının azalacağını ifade etti.
Tüm bu anlaşmaların, İsrail’i tek taraflı adımlar atmaktan, belirli vizyonları veya bölgesel gündemleri dayatmaya çalışmaktan alıkoyamayacağını aktaran Sebayile, Ürdün’ün, özellikle resmi görüşmelerin artmasıyla, İsrail ile kesinlikle Netanyahu’suz anlaşmayı tercih ettiğinin altını çizdi.
Ürdün’ün, siyasi gerçekçilik gereği Netanyahu’yu muhatap almak zorunda olduğunu ve en önemlisinin, İsrail’deki gidişatın Netanyahu’yu siyasi müttefiklerine kıyasla daha az aşırılık yanlısı biri haline getirdiğini ifade eden Sebayile, bu nedenle, aşırı sağcı taraflardan herhangi bir büyük tırmanışı kontrol altına almak için Netanyahu’yu muhatap almanın Ürdün’ün çıkarına olduğunu aktardı.
Sebayile, Ürdün’ün, Filistin meselesine ilişkin siyasi bir çözümden uzak bir söylem edinemeyeceğini ancak ekonomik programın tüm taraflar için bir öncelik haline geldiğini ve artık herkesin ekonomiyi konuştuğunu ve İsraillilerin bile siyasetten bahsetmediğini söyledi.
Ürdünlü analist Sebayile, anlaşmaların çoğunun ekonomik ve ticari çerçevede olduğuna işaret etti.AA